Birkaç gün önce İsrail’e ait askeri bir uçak KKTC hava sahasını ihlal etti. Türk jetleri anında karşılık verdi. En son haber ise İsrail’in Güney Kıbrıs’ta en az 20.000 kişilik komando üssü kurmak istediği yönünde. Herkes bilir ki İsrail’e askeri üs vermenin maliyeti çok yüksektir, çünkü İsrail’in girdiği yerden çıkmama huyu vardır. Bu nedenle Rumların bu talebe sıcak bakacaklarını sanmıyorum. Ancak kendisini Türkiye karşısında sıkışmış hisseden ve ekonomik kriz içinde ne yapacağını bilemeyen Rumların düştükleri kriz denizinde neye sarılacakları da belli olmaz.
İsrail, militarist Türkiye ile kurduğu askeri ve siyasi bağlar kopunca oluşan boşluğu Kıbrıs Rumları ve Yunanistan ile doldurmaya çalışıyor. Özellikle askeri uçaklarının operasyonları için bu iki ülkeden yararlanabileceği kalıcı anlaşmalar yapmayı istiyor. Bu stratejide Kıbrıs’ın özel bir yeri var. Çünkü ada batmayan bir uçak gemisi gibi... Hem Doğu Akdeniz’e hâkim, hem de Anadolu’nun önünde devasa bir set gibi duruyor. Yani Kıbrıs adası hem İsrail’e kalıcı bir askeri üs vaat ediyor, hem de Türkiye’yi rahatsız ediyor. Hatta işler yolunda giderse ve İsrail ‘askeri üs’ adı altında Kıbrıs’tan küçük bir toprak da koparabilirse Rumlarla işbirliği müthiş karlı bir işe de dönebilir. Daha ne olsun...
İsrail askeri alana ek olarak ekonomik alanda da Kıbrıs’a yatırım yapıyor. Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen İsrailli şirketler Kıbrıs adasının etrafında, tartışmalı denizlerde doğalgaz arıyor. Rumlar Türkiye’nin tepkisini İsrail (ve abisi ABD) ile kırmayı umarken Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak her hamle İsrail’i memnun ediyor. Rumlar Türkiye’yi İsrail ile, İsrail ise Türkiye’yi Rumlarla terbiye etmeye çalışıyor...
PKK ve İsrail
İsrail’in Akdeniz hayallerindeki en kirli kısım ise terör üzerinden yürüyor. Davos ve Mavi Marmara’dan sonra Türkiye’yi ‘hasım devletler’ listesine yazan Tel Aviv belli ki PKK ile işbirliği yapıyor. Bu işbirliğini gizleme ihtiyacını da duymuyorlar. İsrail’den yardım kamyonları Kandil’e gidiyor, İsrail Bakanlar Kurulu PKK ile işbirliğini tartışıyor vs. İlginçtir, Mavi Marmara gemisi Akdeniz’in açık sularında İsrail Ordusu tarafından basılıp, içindekiler katledilirken PKK da Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında, İskenderun’da Deniz İkmal Komutanlığı’na saldırıyordu. Mavi Marmara’dan sonra pek çok İsrailli PKK ile HAMAS arasında fark görmediklerini ilan etti. Teröristlerle mücadele için satın alınan İsrail yapımı Heronlar bazı kritik saldırılarda karartılırken, İsrail arıza yapan Heronların bakımını anlaşma olmasına rağmen yapmadı veya geciktirdi...
Bu manzaraya bakıldığında PKK terörünün Akdeniz’e kayması, başta Hatay olmak üzere Türkiye’nin Akdeniz şehirlerini vurması İsrail’de bazı kişileri sevindirecek gibi duruyor. Endişe verici olan ise İsrail’de bazı çevrelerin benimsediği bu stratejinin ülkesindeki çatışmaları etrafa yaymaya çalışan Beşar Esad’ın da işine gelmesi.
ABD seçimleri ve İsrail
Türkiye-İsrail dengesinde ABD seçimleri çok önemli bir belirleyici unsur. Eğer Washington’da Obama yerine ‘çılgın bir Cumhuriyetçi’ olsaydı İsrail Türkiye’ye daha ölümcül darbeler vurabilirdi. Bu seçimde İsrail sağı Cumhuriyetçiler ile birlikte hareket ediyor, Obama’ya karşı her türlü karşı hamleyi yapıyorlar. Türkiye de bunun farkında ve O da Obama’nın kazanabilmesi için elinden geleni yapıyor.
En son Wall Street Journal gazetesinde çıkan Uludere haberini ve benzeri hamleleri bu çerçevede okumak gerekiyor. İsrail sağına yakınlığı ile bilinen gazete İsrail’in Washington oyunlarında üzerine düşen rolü oynamış görünüyor.
Anlayacağınız bölgemizde pek çok gelişme Obama’nın yeniden seçilmesine bağlı. Ve denebilir ki Obama sadece Demokratların değil, bizim de adayımız görünüyor...