Filistinli çocuk cesetlerine bayılıyorsun, değil mi? Döktüğün masum kanında boğulacağını görmüyorsun. Retorik deyip geçme, gözlerini körelten kibrini bastır ve dikkatlice oku: Etrafını çeviriyoruz İsrail. Seni kuşatma altına alıyoruz. Vahşetin bizi titretip kendimize döndürüyor. Toparlanıp hep beraber geliyoruz.
Mısır Devrimi’nde Mübarek rejiminin sana bağlılığı büyük rol oynadı. Gazze’de işlediğin korkunç cinayetler ve Mübarek’in bu fenalıklara ortak olması Mısırlıları öyle bir öfkeyle doldurdu ki, patlamaları kaçınılmazdı. Devrim sürecinde Kahire’deki elçiliğini basıp bayrağını indirmekte gecikmediler. Genel seçimlerde halkın yüzde 70’i antisiyonist İslamcılara oy verdi. Cumhurbaşkanı seçimini de İhvan mensubu olan Muhammed Mursi kazandı. Biliyorsun ki İhvan’ı İhvan yapan başlıca unsurlardan bir tanesi siyonizme karşı mücadeledir. Bakma sen Sina’da Mısır ordusunun şimdilik zayıf olduğuna. Mursi’nin henüz dizginleri tamamen eline alamamış olmasına da güvenme sakın. Sen böyle davrandıkça Mısırlılar sana karşı bilenmeye devam edecek, onlar bilendikçe Mısır’daki Siyonist lobinin zaten zayıflamış olan eli iyice zayıflayacak ve yeni Mısır yönetimi bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün mutlaka canını acıtacak senin.
Türkiye’yi karşına aldın. Mısır’ı kaybettin. Ürdün’de de değişim rüzgârları esiyor. Müttefikin Kral Abdullah, şehir duvarlarına astırdığı posterlerini ancak zırhlı birliklerle koruyabiliyor. Böyle giderse zırhlı birlikler de yetmeyecek. Ve kendi posterlerini koruyamayan Kral Abdullah, senin çizdiğin sınırı hiç koruyamayacak. İhvan kadroları öncülüğünde kıyama kalkan Ürdün halkı, kükremiş sel gibi, gerekirse krallığı yıkıp geçerek, Kudüs’e doğru akacak. Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün.
***
Ve Suriye... Senin istihbarat şefinin de söylediği gibi, İslamcıların ağırlıkta olduğu devrim hareketi başarıya ulaştığında “cihatçılar” Colan’a dayanacaklar. Lübnan’ın sana bakan hattı zaten mücahitlerin elinde.
Etrafındaki çember daralıyor İsrail. Sana karşı bilenmiş müttefik ve hatta müttehid ülkelerin ortasında yapayalnız kalacaksın. Ha, küçük bir sahilin olacak tabii. Ama neye yarar? ABD istediği kadar filo göndersin, Mogadişu’da bile tutunamayan askerlerinden ve Taliban’ın bile işlemez hale getirdiği savaş makinelerinden başka ne sunabilir ki sana?
Kendin söylüyorsun; Hizbullah bir gün elindeki yüzlerce güdümlü füzeyi İsrail’e fırlatmaya kalksa stratejik tesislerin bir anda yerle bir olabilir ve nüfusunun hatırı sayılır bir kısmı göç yollarına düşmek zorunda kalabilir. Şimdi Hizbullah’ı 1000’le çarp; düşün ki etrafındaki devletler birleşip hep beraber üstüne çullanıyorlar ve her taraftan güdümlü füzeler yağıyor üstüne (ki bunlar illâ ki bulunur veya imal edilir); paçayı nasıl kurtaracaksın?
Bölgedeki devrimler komşu ülkelerini birleştirecek ve bu birlik seni köşeye sıkıştıracak inşaallah. Suriye Ulusal Konseyi Türkiye Temsilcisi Halid Hoca ne diyor, bak: “Biz Gazze ile Humus, Kudüs ile Şam arasında bir fark görmüyoruz. Bölgedeki mücadele perspektifimiz sadece Suriye ile sınırlı değildir. Suriye muhalefetinin mücadelesi tüm Arapların 1916’da zorla çizilmiş olan Sykes-Picot sınırlarından kurtulma mücadelesidir.” (İlave: Tüm Araplarla beraber Türklerin ve Kürtlerin)
1967’nin Ortadoğu’su yok artık. Yok öyle altı günde birleşik Arap ordularını dize getirmek. 1980’lerden beri uğraşıyorsun, Hizbullah ve HAMAS’la baş edemiyorsun. HAMAS ruhuna sahip bir sürü devletle aynı anda nasıl baş edeceksin?
Kendi felaketine doğru dört nala koşuyorsun İsrail. Biraz aklın olsaydı, 10 veya 20 yıllık bir ateşkes sözü karşılığında -HAMAS tarafından resmen tanınmayı, mülteciler bahsinin kapatılmasını filan talep etmeksizin- Doğu Kudüs dahil olmak üzere bütün Batı Şeria’dan çekilmeye, Gazze’deki ablukanı kaldırmaya ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasına mani olmaktan vazgeçmeye hazır olduğunu ilan ederdin. Hudeybiye Anlaşması’nı imzalamış olan Resulullah Muhammed’in (s.a.v.) ümmeti olarak böyle bir anlaşmayı içimize sindirebilirdik. Senin için de bizim için de mesele kapanmış olmazdı, ama karşılıklı olarak “Gün ola harman ola” deyip bir süre rahat nefes alabilirdik.
Bunu bir düşün.