Dünyada adaletsizliğin, zulmün, devlet terörünün yaşandığı yer, İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarıdır.
Cuma gününden beri İsrail sivilleri bombalıyor. 13'ü çocuk 53 Filistinli katledildi.
Çocuklar ölüyor ağlayamıyoruz bile... Bir insan, Müslüman olarak bu ne çaresizlik.
Çocuklar ölüyor ve ABD'nin vetoları yüzünden İsrail durdurulamıyor...
Çünkü asıl katiller, İsrail yöneticilerini kollayan, şımartan Batı'nın Haçlı-Siyonist güç merkezleri. Ve bugün Beyaz Saray'a onlar hâkim.
Amerika'nın Dışişleri bakanlığı tamamen Yahudi lobisinin kontrolünde. Başkanlar değişiyor, ABD'nin İsrail'e verdiği teminat değişmiyor.
1897'de Basel'de Dünya Yahudi Kongresi toplandı. 100 yıl içerisinde Yahudi devleti kurma ve ardından da "Vaat edilmiş Topraklar"a (Arz-ı Mevud) ulaşmak, siyasî bir hedef olarak belirlendi. Kimileri buna hayal dedi. Ama adım adım gerçekleşiyor. (Vaat edilmiş Topraklar'ın sınırları Nil deltasından Fırat'ın doğduğu topraklara kadar uzanıyor.
Fırat nehri Erzincan'ın Akyurt beldesinden başlıyor ve Erzincan, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman ve Gaziantep'ten geçiyor.
Sınırlarımızın güneyinde PKK'ya bir terör devleti kurdurulması planı boşuna değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gerçeği 24 Eylül 2019'da New York'ta BM 74. Genel Kurulu'nda şöyle haykırdı:
"Ben merak ediyorum bu İsrail neresidir? Acaba bu İsrail'in toprakları nereleri kapsıyor? 1947'de İsrail neresiydi? Bunun ardından acaba 1949, 1967'de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? İsrail doyuyor mu, hayır doymuyor. Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Birleşmiş Milletler'in İsrail hakkında almış olduğu bunca karar var, bu kararlar uygulamaya geçiyor mu, hayır geçmiyor. Peki, o zaman Birlemiş Milletler ne işe yarıyor?"
Meselenin can alıcı yeri burası.
Terör devleti İsrail'i durduracak, engelleyecek bir güç merkezi yok.
Küresel dengeler içinde Çin ve Rusya da ABD'yi karşısına almıyor.
Geriye ne kalıyor?
İslâm dünyası...
Ama öyle bir dünya yok. Bir İslâm coğrafyası var ama dayanışma, birlik içinde bir dünyamız yok.
İsrail ve ABD, bazı yöneticileri yanlarına çekmiş. Bazı yönetimler halktan kopmuş. İslam davası diye dertleri yok, dünyaya dalmışlar... Filistin'in acısını anlayabilirler mi?
Bu meselede bile içimizde Erdoğan düşmanlığına soyunanlar, "hep laf, artık lafın sırası değil" diyorlar.
Pekiyi ne yapmak lazım, dediğinizde tek bir çözüm yolu, somut bir hal çaresi söylemiyorlar...
İş yine başa, Türkiye'ye düşecek.
Zamana, daha da güçlenmeye ihtiyacımız var. Aktif sabra ihtiyacımız var.
Hiçbir şey yapmamak değil bu. Sayın Cumhurbaşkanı her gün adeta çırpınıyor.
İsrail zulmü bir yandan da İslam toplumlarında dava şuurunu ateşliyor. Düşmandan habersiz yeni nesiller, hayatın hakikatleri ile acılar sayesinde tanışıyor.
Onlar da öğrenecekler; düşmanını unutanlar yok olurlar...
Sabırdan kastım da şu.
Biz 68 yıl sabrettikten sonra duyduk Ayasofya'da ezan sesini...
Biz 1974'e kadar Rum mezalimine dayandıktan sonra çıktık Kıbrıs'a...
Biz 30 yıl sabrettikten sonra şahit olduk Dağlık Karabağ'ın hürriyetine kavuşmasına...
Bölgemizde güçlenmemizi, kendi değerlerimizle ayağa kalkmamızı istemeyenler, içerde FETÖ ile PKK ile oyun/tezgâh kurarken dışarıda da İsrail'in koruyarak, kollayarak, üzerimize salmanın projelerini yapıyorlar.
Bölgemizde ne oluyorsa, bizi hedef alıyor, bizi ilgilendiriyor. Unutmayalım...