Mavi Marmara iddianamesi mahkemeye gönderilince İsrail’den dikkate alınabilecek iki tür tepki geldi. İlki, biraz hukuksaldı. Jerusalem Post’a konuşan ama adı açıklanmayan bir yetkili Palmer Raporu’nda Gazze ablukasının meşru kabul edilmiş olduğunu öne sürerek, suçlananlar için tevkif teskeresi çıkartılsa bile dünyanın buna aldırış etmeyeceğini iddia etti. İkincisi ise siyasal. Politikacılar suçlanan devlet görevlilerinin arkasında duracaklarını söylediler.
İkincisini anlamak mümkün. Bu bir devlet refleksi. Hemen her devlet aynı şekilde davranır. Zaten müdahale kararını veren siyasi otoritenin başka türlü davranması, uygulayanı yarı yolda bırakması hiçbir yerde kolay değildir. Fakat hukuki süreci hafife almak, bunu da hukuksal bir metin olmadığını açıkça beyan eden Palmer Raporuna dayandırmak çok anlaşılır bir şey değil. Jerusalem Post’un adını açıklamadığı yetkili herhalde Palmer Raporu’nu iyi okumamış. Ve belli ki İsrailli yetkili işlenen suçların yerini, zamanını, niteliğini hiç mi hiç kavramamış ve Türkiye’yi iyice hafife almış.
***
Eğer müdahale abluka sınırları içinde gerçekleşmiş olsa ve İsrail askerleri sadece güvertede güç kullansa, belki İsrailli yetkilinin söylediklerinin bir anlamı olabilirdi. Ama müdahale açık denizde gerçekleşti, orantısız güç kullanımı yüzünden 9 insan hayatını kaybetti, kötü muamele operasyon tamamlandıktan, operasyon sırasında ve sonrasında başka suçlar da işlendi.
Mahkeme iddianameyi haklı bulur mu, istenen cezaları verir mi, Türkiye uluslararası tevkif tezkeresi çıkartır mı, her ülke bu tezkerenin hükümlerine uyar mı şimdiden kestirebilmek zor. Çünkü sorun hukuki olduğu kadar da siyasi. Ama kestirilebilecek bir şey var ki o da Türkiye’nin ciddi olduğu. Ankara verdiği sözün arkasında duruyor, İsrail özür dilemekte direndikçe, geçtiğimiz yıl 2 Eylül’de açıklamış olduğu yaptırım tedbirlerini aşama aşama uygulamaya koyuyor.
İsrail yakın bir tarihte özür dilemezse büyük bir olasılıkla operasyonu gerçekleştiren askerler hakkında hazırlanacak iddianame de mahkemeye sevk edilecek. Bu da ilişkilerin daha da kötüleşmesine, bölgede gerilimin daha da tırmanmasına yol açacak. İsrail’in göstereceği gizli veya açık her tepki Türkiye’nin bu ülkeden daha da uzaklaşmasına neden olacak. Uluslararası Adalet Divanı’ndan görüş almak da dahil diğer tedbirler gündeme gelecek.
Doğrudur, İsrail ile olan gerilimli ilişkisinin bedelini Türkiye de mutlaka bir şekilde öder. Ancak asıl fatura İsrail’e çıkar. Türkiye yeni Ortadoğu üstündeki gücünü İsrail karşıtlığı üstünden pekiştirebilir. İsrail, eski imparatorluk coğrafyası, hatta onu aşan yerlerdeki Türkiye etkisinin artmasına yardımcı olur. Lieberman’ın turizm boykotu çağrısı da herhalde çok fazla yankı bulmaz. Kısacası kontrollü olduğu sürece gerginlik Türkiye’nin işine yarar.
***
Benim umudum bu gerçeklerin İsrail’i yönetenler tarafından da görüleceği, Mavi Marmara baskını sırasında hata yapıldığının kabullenileceği yönünde. İçeride hala özür dilenmesi için baskı var. Mavi Marmara yargılamasının muhtemel hukuki sonuçları tartışıldıkça, eminim davanın İsrail ve suçlanan İsrailli yetkiler için doğuracağı sorunlar daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
İsrail’i yönetenlerin unutmaması gereken açılan davanın intikam dürtüsünden değil adalet arayışından kaynaklandığıdır. Adalet talebi önce özür ve tazminat yönetimi ile gündeme gelmiştir. Ancak Türkiye’nin önerdiği yöntemlerin ciddiye alınmaması ve dört tur yapılan görüşmeler sonrasında üzerinde mutabakata varılan özür dileme biçiminin İsrail tarafından kabul edilemeyeceğinin bildirilmesi yaptırım kararlarını ortaya çıkartmıştır. İsrail artık Türkiye’yi ciddiye almak zorundadır...