Amerikan Başkanlık Seçimi’nin Mormon inançlı aşırı sağcı Cumhuriyetçi adayı Mitt Romney’e verdiği açık desteğin altında ezilen İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ezici bir zaferle ikinci kez Beyazsaray’a yerleşen Barack Obama’ya saldırmayı tercih etti.
Saldırılan taraf, kağıt üstünde Filistin’dir. Gazze’de yerleşim birimlerinde patlayan her bomba, bir masum çocuğu öldürüyor.
-Ama o bombaların asıl hedefindeki isim, 2009 yılındaki Kahire konuşmasından bu yana, Filistin sorununda İsrail’in hiç hoşlanmadığı çizgide hareket eden, seçim gecesi yaptığı zafer konuşmasında ise İran’la diplomatik görüşmenin kapılarını sonuna kadar açan Amerikan başkanıdır.
-Çok yönlü satranç...
Netanyahu, bu hamleyi, Obama’nın yeni dönemde, Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolündeki Amerikan Kongresi ile uzlaşma zorunda olduğunu bilerek yaptı.
İsrail’e “kayıtsız-şartsız” destek veren Cumhuriyetçi’lerin, Demokrat Başkanı Ortadoğu politikasında hareketsiz bırakabilecek güce sahip olduklarını düşünerek bombalarını Gazze’ye yağdırdı.
-Netanyahu’nun hesabı çok açık: Önümüzdeki dört yıl, özellikle, mali reformlar ve sosyal programlar alanında Cumhuriyetçi Kongre çoğunluğu ile uzlaşmak zorunda olan Obama, Ortadoğu politikasında “anti-İsrail” görüntü sergileyemez!..İran ile “uzlaşmayı” ve Hamas ile teması arayan bir Amerikan Başkanı, bu Kongre’de takılıp kalır.
Netanyahu, Gazze’yi bombalayarak; Katar’daki son toplantıda Suriye muhalefetini Riad Self liderliğinde bir araya getirmeyi başaran ve Tokyo’da yapılacak Suriye’nin Dostları toplantısında Suriye muhalefetini resmen tanımaya hazırlanan Obama’nın bu alandaki çabalarının gölgede kalmasını sağladı.
Gazze Savaşı’nı kara harekatına dönüştürmesi halinde, İran’ın hareketsiz kalmayacağını, bunun sonucunda da Amerikan-İran ilişkisinin bütün uzlaşma arayışlarına kapalı bir noktaya sürükleneceğini hesap etti.
İç politika dengeleri nedeniyle Gazze’deki katliama sessiz kalan bir Amerikan başkanının İslam ve Arap dünyasında tamiri mümkün olmayan güven bunalımına yol açacağını zaten biliyordu.
-Erdoğan-Mursi karşı atağı...
Başbakan Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin, olağanüstü bir manevra ile Obama’ya çok geniş bir harekat alanı sağlamaları, yakın gelecekte Ortadoğu’daki yeni dengeler açısından önemlidir.
İki demokrasi ülkesinin lideri, Hamas’ı, “Amerikan garantörlüğünde ateşkese ikna ederek”, Amerikan Başkanı’na, İsrail karşısında çok güçlü bir koz verdiler.
“Hamas tarafını sen bize bırak, sen İsrail ile rahat uğraş” mesajı Netanyahu’nun kanlı senaryosuna vurulmuş en ağır darbe oldu.
Türkiye ve Mısır’ın, İran’dan önce Hamas nezdinde güçlü girişimde bulunmaları, Gazze yönetiminin, Tahran’dan çok, Ankara ve Kahire’ye daha yakın bir görüntü vermesi de Netanyahu’nun planını boşa çıkartacak adımlar kuşkusuz. Netanyahu, İran’ı, sıcak çatışmanın içine Gazze üzerinden çekmeyi planlıyordu, bu beklenti, Erdoğan-Mursi ittifakı sayesinde boşa çıkmış görünüyor.
Türkiye ve Katar’ın berbat durumdaki Mısır ekonomisine nefes aldırmak için 2 milyar dolarlık yardım paketiyle devreye girmeleri, Mursi’nin “elini rahatlatacak” stratejik adımdır...
Erdoğan-Mursi hattında şekillenen yeni Ortadoğu ittifakı İsrail’in artık eskisi kadar geniş diplomasi alanı olmadığını göstermesi bakımından çok önemli.
-Ne olur?..
Ortadoğu’da yeni dengenin Türkiye-Mısır ittifakına doğru kaydığı açık gerçek. Suriye krizinin Beşar’ın gidişiyle sonlanması İran’ın kendi topraklarına dönmesine neden olacak belli ki... Böyle bir Ortadoğu’da İsrail’in işinin zor olduğu açıktır.
Obama, zaten Netanyahu’yu “silmişti...” Bu yaptığından sonra defterini bir şekilde düreceği kesindir. Bence, İsrail’i bugün yöneten kadronun siyasi ömrü, önümüzdeki ocak ayındaki seçimde sonlanıyor...
DİPNOT: Artık yalnız değiliz- İsrail, 27 Aralık 2008 günü Gazze’ye saldırıp, sivil katliamlarına başladığında Mısır’da Mübarek, Tunus’ta Zeynel Abidin gibi isimler bulunuyordu ve Arap dünyasının o günkü lider kadrosu (bugün kendi halkını katleden Beşar dahil) bu saldırı karşısında “sözde tepkiler” ile işi geçiştirmeye çalışmıştı. Bir tek bölge ülkesi olarak Türkiye, bu katliama net olarak karşı çıktı, bir daha da Türkiye-İsrail ilişkisi düzelmedi. “Arap Devrimi”nin sonucu birlikte izliyoruz. Artık Mısır ve Tunus aktif olarak Türkiye’nin yanında