15 Ekim 2023'te başlayan katliamların ardından gelen bir ateşkes; gelip gelmediğinden bile emin olamıyoruz.
Bu satırları yazarken başlamış olması gereken ateşkese dair ajanslarda Netanyahu'nun yan çizdiği haberleri geçiyordu. Sebebi ise Hamas tarafından iade edilecek esirlerin isimlerinin İsrail'e bildirilmemiş olması.
Bu arada Netanyahu'nun katliam ortağı, Ulusal Güvenlik Bakanı ve Yahudi Gücü Partisi'nin başı Ben-Gvir istifa ettiğini açıkladı. Netanyahu'nun ateşkes anlaşmasını kendisinden daha şahin ortaklarına rağmen yaptığı izlenimi vermek için bir düzen de olabilir bu.
Ama bilinen gerçek şu ki; İsrail'i yöneten koalisyon partilerinin tamamı, Gazze'yi yerle bir edelim, Gazze'deki Filistinlileri sürelim, Batı Şeria'yı tamamen ilhak edelim kafasında. İsrail'i Yahudi şeriatına göre yönetmek gerektiğine, Filistinlilerin o topraklarda yaşama haklarının olmadığına inanıyorlar.
Yine de bu noktaya nasıl gelindiğine bakmak lazım. Netanyahu bundan 8 ay önce masaya gelen ateşkes şartlarına o gün değil de bugün razı oldu. Buna nelerin tesir ettiği sıralamasında en tepeye Trump'ı yazanlar var. Trump'ın seçim vaatlerinden biri de savaşlara son vermekti. Biden, giderayak itiraf gibi bir açıklama yaptı. Katliamın daha 8. gününde Netenyahu ile aralarında geçen konuşmayı şu şekilde aktardı; sivil yerleşim alanlarını bu şekilde bombardımana tutamazsınız deyince Netanyahu'nun cevabı "Niye ki siz II. Dünya Savaşında Japonya ve Almanya'ya yaptınız" olmuş. Kafalar böyle yani. Anlayacağınız Biden en başından beri Netanyahu'nun Gazze'de bir soykırım yapacağını bilerek buna destek oldu.
Trump'ın tavrındaki farklılık, İsrail'i Filistin'de işgalci olarak gördüğünden falan değil. Öyle olsa ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımazdı. Trump İsrail'in ekonomik ve askeri olarak ABD'ye yük olduğunu düşünüyor. Yeniden başkan seçildiği ikinci döneminde bu konuda da farklı politikalar izleyeceği intibası veriyor. Muhataplarına şakası olmadığını hissettiriyor. Netanyahu'ya yolladığı elçinin neler söylediğini bilmiyoruz ama Trump'ın şakası yok demiş olma ihtimali yüksek.
Tek etken Trump değil bence; İsrail bugüne kadar Batılı ortakları nezdinde savunulabilir bir aktördü. Ama son 15 aydır işlediği cürümler ve buna karşı dünya kamuoyunda oluşan tepki ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararı Netanyahu'yu istenmeyen adam haline getirdi. İsrail'de bu kadar şahin bir yönetimin olması ABD Yahudilerini de tedirgin ediyor. Dolayısıyla bu işe bir yerde dur demek gerektiği fikri İsrail'in destekleyen Batılı ülkelerde de oluşmaya başladı. Zira İsrail karşıtı protestolar kesintisiz devam ediyor.
Netanyahu hükümeti esir yakınlarının ve onları destekleyenlerin protestolarından da yoruldu. İsrail Gazze'yi yerle bir etti, resmi rakamlara göre yaklaşık 50 bin, tahminlere göre ise 70 binden fazla Filistinliyi katletti. Ama her açıdan abluka altına altığı, sivilleri aç bıraktığı ve mütemadiyen bombaladığı Gazze'de hala asker kaybedebiliyor. Liderlerini öldürdüğü Hamas'ı yok edemedi. Bu katliam süreci İsrail'i meşru gören devletler nezdinde de artık can sıkıcı bir hal aldı. Buna mukabil Hamas'ın organik bir direniş örgütü olduğu ve bu yüzden de yok edilemeyeceği anlaşıldı.
İsrail'in işgal ettiği, çaldığı toprakların Yahudiler için güvenli bir yurt olduğu yalanı çöktü. Daha fazla yerleşim açmak için dünyadaki Yahudileri Filistin topraklarına davet eden İsrail'den kaçışlar başladı. İsrail belki de katlettiği Filistinli kadar Yahudi vatandaşını kaybetti.
İsrail kazanamayacak, Filistin yenilmeyecek, bu belli oldu. Savaşın sona ermesi için vatansız bırakılan Filistinli mültecilerin topraklarına, vatanlarına dönebilmesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulması şart. Aksi takdirde Ortadoğu'da hep savaşları konuşacağız.