İSMEK,1994 sonrasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde kadınlarımızın mesleki eğitim ve istihdam ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuştu. Daha evvel Ankara Büyükşehir Beledihyesi bünyesinde BELMEK adı altında sürdürülen yaygın halk eğitiminin bir benzeriydi. Ama ihtiyaçlar ve gönüllülük esesayla hızla büyüdü, çoğaldı, ihtisas kurlarıyla sanatçı yetiştirmeye başladı, pek çok ülke tarafından örneksenen bir kadın gelişim modeli oldu. Kendi eğitmenlerini alt kadrosundan yetiştirecek bir düzeye geldi.
İsmek'i sadece kadın ve emek bağlamında anlatmak onu ısıytlamak olur. Bizde şehirleşme üretim-tüketim ilişkisi üzerinden tarif edilir, ama sosyolojik olarak o şehrin içinde anlamını bulmak, yerleşiklik, bir arada yaşama kültürü gibi daha toplumsal verileri de toplayarak düşünmek yanlısıyım. İsmek ile kadınlarımız şehirle kaynaştı ve şehirden korkmamayı hatta şehre olumlu şeyler eklemeyi denedi... Evet denedi. Ve 25 yılın içinde bu hayat denemesi, artık bir hayatı yaşama şekli oldu...
1994 öncesi, şehirin sahipleri ve sonradan gelenleri arasındaki çizgi çok kalındı. Kendilerini şehrin sahibi olarak gören, kendilerine 'vatandaş', kendileri gibi olmayanlara ise 'halk' gözü ile bakanlar, merkezdeydi ve merkez onların yaşam standardına göre belirleniyordu. Bir de periferi vardı, taşra veya merkeze göre dışarı olarak belirlenen bu kesimler, adeta şehir için negatif yüktü. Gözükmeseler, yaklaşmasalar iyi olurdu.
Gerçi eşitlik vardı, var olmasına ama bu bir tür, eşit ama ayrı prensibince işlerdi. Herkesin okulu, sokağı, marketi, çay bahçesi vardı, ama ayrıydı...
İsmek; bir birleştiren olarak, farklı mahalleleri yakınlaştırdı. Bir tür sosyal barış veya sosyal yakınlaşma bağı sağladı. Arkadaşlık, komşuluk pekişti. Aynı şehirde, aynı kaderi sürmeye ve ortak gelecek hakkında birlikte konuşmaya imkan açan bir kuruluşa dönüştü.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Şişli, İSMEK idarecileri ve öğretmenleri üzerinde şiddet fırtınaları estiriyor. İdari işlemlerle mücadele eder insan da, hakaretle ve onur düşmanlığı ile mücadele idari değildir, hukukidir! En son bazı başörtülü bölge yöneticilerine, evli olup olmadıklarını, bekar iseler itfaiyecilerle evlenebileceklerini falan söylemiş. Ardından bu uzun örtülerle minübüslere, otobüslere nasıl biniyorsunuz, üztelik kokuyorsunuz da demiş... İğrenç bir tavır!
Binbir emekle kurulan şehre dair yakınlaşma ve birliktelik projesini tuzla buz eden bu rijit tavır, elbette hukuk makamlarına taşınacak. Ama daha ürkütücü olanıysa, bunun bir siyasetin parçası olması. CHP'de hiç bir şeyin değişmediğini gösteren bir tavır bu. 'Biz efendiyiz, geri kalan reaya' anlayışı...
Bu gerici ve buzul tavır, kimsenin yanına kar kalmaz. Baş örtülüdür diyerek yıldırıcı baskı uyguladığınız kadınların hukuku, hepimizin hukukudur. Ayrıca işlediğiniz nefret suçudur ki tüm insanlığın suç saydığı, kınadığı, yaka silktiği bir durumdur. Siz, dini inancı dolayısyla örtünmüş o kadınlara, inançları üzerinden saldırıyorsunuz... Bakalım toplum ne diyecek bu yaptıklarınıza?Bu başörtüsü düşmanlığınızı millete nasıl anlatacaksınız?