Bu öfke neyin öfkesidir böyle?
Barodakiler kendilerini laikçi dinin baronları gibi görüyorlar besbelli.
O yüzden “Sesi çağlar öncesinden gelen şahsın”, yani Ali Erbaş Başkanın şahsında İslamofobik kinlerini kusma yoluna gidiyorlar.
Beyaz adam psikolojisiyle konuşuyorlar: Kibirli, küstah, aşağılayan ve kindar.
Zira adına hareket ettikleri laikçilik ideolojisi bu ülkede “beyaz adamın ideolojisi” olarak işlev görmüş!
Tanımlayan, müdahalede eden ve gerektiğinde sopa olarak kullanılan bir ideolojik faşizm...
Haklarında açılan soruşturmaya dair verdikleri cevap hem zihniyetlerini hem psikolojilerini açığa vuruyor zaten:
“Bu soruşturma artık laik, demokratik bir Cumhuriyet ile karanlık arasındaki çizgidir.”
O eski ilericilik-gericilik, aydınlık-karanlık, çağdaşlık-çağdışılık zihniyetinin hortlatılmış yeni bir versiyonuyla karşı karşıyayız işte!
O dinine kadar faşizm yüklü “irtica söylemi!”nin günümüzde nasıl daha kaba bir İslamofobiya siyasetine dönüştüğünün göstergesidir bu!
Arkalarına laikliği, demokrasiyi ve cumhuriyeti almışlar ya, kılıçlarını edepsizce üşürme hakkına sahip olduklarına inanıyor bu yobaz ideolojik baronlar!
Eski Türkiye’nin bu ideolojik vesayet odaklarının varlığı kabul edilemez elbette.
O yüzden Cumhur ittifakını oluşturan AK Parti ve MHP’ye düşen acil bir görev var.
O da şu:
Meclis açılır açılmaz baro, birlik ve odalar gibi odakları vesayet odakları olmaktan çıkartacak yeni bir yasal düzenleme yapmaları.
Avukatların bir tek baroya yasal olarak mecbur bırakılmaları asla demokratik bir uygulama değildir.
Baroların yönetimini ele geçiren ideolojik kiliğin nasıl kendileri gibi düşünmeyen avukatlara kan kusturdukları biliniyor.
Son olay ibretamizdir.
Düşününüz ki dindar bir avukatsınız. Yasal olarak bağlı olmak zorunda olduğunuz baro yönetimi İslamofobik bir siyaset izliyor. Sizin adınıza çıkıp açıklama yapıyor. Aidatlarınızla beslediğiniz baro, inançlarınıza düşmanlık yapıyor.
Bunun ne büyük bir zulüm olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?
BARO VB. VESAYET ODAKLARI LAĞVEDİLMELİ
Ankara ve İzmir gibi yerlerde baroların hangi grupların elinde olduğu biliniyor.
O baro yönetimlerinin mezhepçilik, sosyalistlik ve PKK eksenli Kürtçülük temelinde nasıl uygulamalar geliştirdikleri sır değil.
Çoğu yerlerde CHP’nin arka bahçesi olarak işlev gördükleri de apaçık.
Düşününüz ki Diyarbakır’da avukatsınız. Baro yönetimi bütünüyle PKK/HDP canibinin elinde. Yasa gereği üye olmak ve aidat ödemek zorundasınız. Baro bünyesinde çıkıp tek kelime edemezsiniz. Farklı düşünceye ve tercihe sahipseniz ağır bir dışlanmışlık ve baskıyla karşı karşıya gelirsiniz.
Şimdi bu zulüm ve haksızlık devam mı etsin?
PKK’ya yönelik bir operasyon yapıldığında bilmem nerenin barosu kalkıp devleti suçlayan düşmanca bir dil kullansın, hem de tüm üyeleri adına...
Diyanet Başkanı kalkıp dinin yasakladığı fiilleri eleştirdi diye bilmem hangi illerin baroları kalkıp İslamofobik kinlerini kussun...
Bu kabul edilebilecek bir durum mudur?
İcra makamında olanlar sadece eleştiriyle yetinirlerse millet nezdinde inandırıcılıklarını yitirirler.
O yüzden Meclis’te çoğunluğu olan AK Parti ve MHP’nin milletin kutsal değerlerine karşı olan ve devletin beka hassasiyetini hiçe sayan bu ideolojik vesayet odaklarının varlığını sonlandıracak daha demokratik ve çoğulcu temsile açık yeni bir yasal düzenlemeye öncelik vermeleri olmazsa olmaz önemdedir.