Tartışma bitti gibi. Bıktı millet, 'İslamcılık' yazılarından. Hani, 'in-out' yazıları vardır. Karadut in, domates out. Karalahana in, Brüksel lahanası out. Veya yaylaya gitmek in, plaja gitmek out. Böyle yazı-çizi oyunları yaparlar ya.
Bu sıralar, öyle bir şey yapılsa, 'İslamcılık' tartışmasını out'a koyarlardı herhalde. Ben koyardım.
Ee? Şimdi niye yazıyorsun?
Sebebi var. Tartışmalarda altı iyi çizilmedi diye düşündüğüm bir şeyin altını çizmek istiyorum.
1982. Anayasa oylamaları. Hem anayasayı oylayacaklar hem Kenan Evren'i reisicumhur seçecekler.
O sıralar, bir anons işittim. Ankara'da, belediye hoparlörlerinden okuyorlar. Anayasa oylaması için sayım yapılacak. Kendisini saydırmayanı da hapse atacaklar.
"Allah Allah" dedim, "Bunu nasıl başaracaklar?" İnsanların bir kısmını kendileri yazamayacak. Kimbilir nerde, hangi tarlada, hangi dağda? Bir kısmı da -yok mudur o zamanlarda Kılıçdaroğlu gibi renkli kişilikler?- yazılmayı başaramayacak.
Al sana bir kaç yüz bin kayıtsız seçmen. E, bunlara bir de yazılmak istemeyenleri ekle. Hangi birini hapse atacaklar?
İnat için yazılmadım.
Akşamdan -merhum ve mağfur- Ramazan Dikmen'e söyledim. Sayımcılar gelince kendi işini gör, beni çağırma dedim.
Sayımcı gelmiş, Ramazan'ı yazmış. "Evde başka kimse var mı" demiş.
Ramazan geldi içeri bana soruyor.
"Yok" dedim. O da gitti, sayımcıya "yokmuş" dedi. Bitti iş. Kimse de kimseyi bu sebepten hapse atamadı.
Yine o günler. Babam Samsun'un müftüsü, bu yüzden zaman zaman Samsun'a gidiyorum. Samsun'da herkes kendince tartışıyor. Anayasa'ya 'evet' mi denecek, 'hayır' mı denecek?
Samsun esnafından bir Necdet Abi var. Hadi soyadını da diyeyim, Necdet Akdoğan. (Eyvah! Pantoloncu Necdet'ten konfeksiyoncu Necdet'e geldik!)
Onun mensup olduğu -hadi cemaat ve tarikat demeyelim- camianın büyüğü, Anayasa'ya'evet' denilmesini tavsiye etmiş. Bu laf civarda dolaşıyor.
Ben merak ettim, sordum Necdet Abi'ye. "Sizinkiler, Anayasa'ya 'evet' oyu verecekmiş, öyle mi?"
"Efendi hazretleri evet verin dedi diyorlar ama, ben zannetmiyorum. Ben 'Hayır' vereceğim. Bana soranlara da 'hayır verin' diyorum" dedi.
Bu her zaman böyle devam etti.
Ne her zaman böyle devam etti?
Altını çizmek istediğim şey.
Şuydu altını çizmek istediğim şey: 'İslamcı' dediğimiz adamlar var ya... Adamlar veya kadınlar...
Onlar, bir tarikate mensup olabilirler. Bir 'cemaat'e, bir 'ekol'e mensup olabilirler. Bazıları olur, bazıları olmaz.
Ama kafaları özgürdür.
Yeri gelince 'abi'lerinin, yeri gelince 'şeyh'lerinin, yeri gelince 'hoca'larının, yeri gelince başka türlü büyüklerinin, söylediği bir sözü, ortaya attığı bir görüşü, eleştirebilirler.
Ben, bunu çok gördüm.
Mesela, Muhammed Hamidullah'ı seversin. (Aklıma o geldi. Halbuki Hamidullah, ilmi bir ekoldür. Mürid gibi takipçisi yoktur. )
Farzedelim, Hamidullah'ı seviyorsun, hakkında iyi şeyler söylüyorsun. Birisi der ki, "Ama Hamidullah, Miraç konusunda bedenen gitmedi de ruhen gitti diyor?" (Hoş Hamidullah da tam öyle demiyor ya!)
El cevap: "Hamidullah'ın o görüşünü kabul etmek zorunda değiliz."
İşte bu kadar.
Bunun yerine başkasını da koyabilirsiniz. Bir hocayı, bir şeyhi, bir üstadı... Bir yazarı, bir çizeri, bir ağabeyi...
Hiç farketmez. Şeyhimize saygımız sonsuz. Üstadımıza da... Ama orada farklı düşünmüş. Veya biz farklı düşünmüşüz. Olsun.
Evet, çizdim, altını çizmek istediğim şeyin altını.
Başka bütün özelliklerinden, meşreplerinden, mezheplerinden, görüşlerinden daha önemli ve daha müşterek farkı, budur İslamcıların.
Bu arada, 'İslamcı' kelimesini, bir tür yazım kolaylığı olarak tercih ettiğimi, galat-ı meşhurdan saydığımı, kullanışlı bir galat olarak gördüğümü belirteyim.
Biz, 'cı, cu, cü, ci' gibi şeyleri pek sevmedik. Öyle alışmışız.
Yazım bitti. Şu notu eklemeliyim.
Mümtaz'er Türköne, İslamcılık tartışmalarının -Ali Bulaç'la birlikte- lokomotif yazarlarından biriydi. Bir kaç gün önce, 'Doğum ile ölüm arasında İslamcılık' kitabı ulaştı elime. (Kapı Yayınları)
Güzel bir kitap olmuş. Kitabın içinde 6-7 sayfalık bir 'Pantoloncu Necdet' bölümü var. Türköne, burada, benim Star'da yayımlanan 'İslamcılığın pantoloncu Necdet'le bile alakası var' başlıklı yazıma gönderme yapmış. O yazıdan bahisle yorumlar yapmış.
Bunu, güzel bir selam olarak görüyorum. Teşekkür ediyorum. Merak edenler Türköne'nin kitabına baksınlar.