Başlıktaki sorudan yola çıkıp devam edersek, biraz zor görünüyor. Amerika’da yapılan son kamuoyu araştırmalarında halkın yüzde 65’inin hayatında bir Müslüman bile görmeden, bir Müslüman’ı yakından tanıma fırsatı bulamadan bu dinin mensuplarına karşı önyargılı olduğunu ortaya çıktı.
Amerikalı, doğrudan temas etmediği, bilmediği, farklı bir dünyanın gizemlerini sakladığına inandığı bir dinin mensuplarına medyadan akan görüntü ve yorumlar çerçevesinde tepki veriyor.
Yani... Batılı sokaktaki insan açısından ciddi bir kuşatılmışlık var... Özellikle 11 Eylül terör saldırıları sonrasında bilinçli olarak oluşturulan ve giderek bir duvar gibi örülen bir dünya sisteminden söz ediyoruz.
Bu nedenle, Almanya Başbakanı Merkel’in yaptığı son açıklamayı önemsiyorum. Bundan yaklaşık iki yıl için dönemin Alman Cumhurbaşkanı Wulff, “İslam artık Almanya’nın sahip olduğu bir dindir” dediğinde ülkenin muhafazakar kesimi ayağa kalkmıştı. Merkel’in “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” demesi o kadar büyük tepki toplamadı aynı kesimlerde...
Topraklarında milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı Almanya’nın üst makamlarının iş İslam’la bağlara geldiğinde yutkunarak konuşuyor olmaları dikkat çekici kuşkusuz...
Bu arada çarpıcı rakamlar vereyim: Almanya’da 2000 yılından bu yana 400’den fazla Katolik ve yüzün üzerinde Protestan kilisesi “cemaat yokluğu” nedeniyle kapandı. Konunun uzmanları önümüzdeki 10 yıl içinde bu ülkede 700 kilisenin daha kapanacağını öngörüyorlar. Buna karşılık Almanya’da kırk tanesi “ulu camii” olarak adlandırılabilecek büyüklükte, 200 camii hizmete girmiş durumda, 128 caminin de yapımı sürüyor.
...Ve Almanya, işinde gücünde, ekmek parasının peşinde insanları yalnız Türk oldukları için öldüren, ne zaman İslamiyetle ilgili bir gelişme olsa sokaklara dökülen ırkçı grupların çalışmalarına sahne oluyor.
Rusya’da yeni dönem...
Kabul edelim...
Almanya, Fransa gibi ülkeler için Müslümanlar, ekonomik nedenler ile topraklarına gelmiş ve bir gün gitmesi beklenilen insanlar(dı). Avrupa ülkelerinin doğal kültürel gelişimi doğrultusunda veya coğrafi nedenlerden değil, 20’nci yüzyılın bir dönem “ucuz işçi” arayan ekonominin oluşturduğu bir buluşma oldu.
Ama ya Rusya?.. Asırlardır Müslümanlar ile iç içe yaşamış, iki farklı kültürün siyasi tercihlere yönelmeden bir arada barış içinde yaşamasına örnek oluşturması beklenilen bir ülkede artan Slav milliyetçiliği ve İslam korkusunu anlamak hayli zor.
İslam, Rusya için, sınır ötesinden gelmiş işçinin dini değil, aksine, bünyesinde kurumsallaşmış bir dinin adı...
Bu yaz aylarında belgesel çekimi yaptığım başkent Moskova’da karşılaştığım sahne çarpıcıydı: Yaklaşık 2 milyon Müslüman’ın yaşadığı Moskova’da yapımına izin verilen camii sayısının beş ile sınırlı kalmış olması, İslam’a dönük sokakta şekillenen ırkçı niyetlerin giderek yönetim katlarına kadar tırmandığını gösteriyordu.
Bu nedenle özellikle Cuma namazlarında Moskova’daki Müslümanlar ile Rus polisi arasında ciddi bir gerginlik doğuyor. Yetkililer, camii bahçelerinin dışına -doğal olarak- taşan kalabalığa izin vermemeye çalışırken, namaz kılmak için gelmiş Müslümanlar’ı ya zorla dağıtıyor ya da içlerinden bazılarını hiçbir gerekçe göstermeden tutuklayabiliyor.
Olacak bir iş mi, ama oluyor... Rusya bile bunu yapıyorsa, hiç Müslüman görmeden İslam korkusu taşıyan Amerikalı karakteri de giderek normalleşmeye başlıyor...
Başbakan’dan önemli açıklama...
Bu yazı tahmin edeceğiniz gibi, Başbakan’ın Kongre konuşması öncesinde yazılıyor. Erdoğan, Kongre öncesinde bir dizi TV programına katıldı. Bu programlardan birinde, Almanya ve Fransa’nın isimlerini vererek, “Bu ülkeler PKK sorununun çözülmesini istemiyorlar” demesi gündemin fırtınası içinde savrulmaya bırakılacak bir cümle değildir. Avrupa Birliği yolculuğunuzu tutumlarıyla giderek durduran iki ülkenin bir terör örgütüyle mücadelede samimi davranmaması dikkat çekici... Belli ki, Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyonunu “dış kapının dış mandalı” şeklinde planlayan Avrupalı güçler, PKK varlığını da Türkiye’ye karşı gizli koz olarak kullanmayı tercih ediyorlar. PKK’nın varlığı, demokratikleşme sürecimizi riske sokuyor, ülkeden akan kanlı haberler ise Avrupa’nın sokaktaki vatandaşına, “terör barındıran bir ülkeyi nasıl AB’ye alırız?” sorusu olarak yansıyor... Almanya ve Fansa... Ve PKK... Aslında oyun çok açık di’mi?