6 Haziran 2020 Cumartesi günü Cumhuriyet gazetesinde Işık Kansu isimli yazar köşesinde ‘Demokrat Mustafa Sabrici’ başlığıyla şahsımdan bahsetmiş.
Demokratlık iddiasındaki bu yazar Habertürk’te katıldığım bir programda söylediklerimden yola çıkarak, tıpkı tek parti dönemindeki gibi başkasına ifade özgürlüğünü çok görmenin dürtüsüyle yazıvermiş.
Kansu’nun iddialarına teker teker değinmek gerekirse, Ben 1924-1950 arasındaki tek parti dönemini CHP saltanatı olarak niteledim. Ve Osmanlı’nın son döneminin bu dönemden daha demokrat olduğunu söyledim. Yine söylüyorum. 1908-1920 arasında şöyle veya böyle partiler vardı seçimler yapıldı. Oysa tek parti döneminde hiçbir partiye seçime katılma izin verilmedi, izin bir yana kurulmasına bile izin verilmeyerek tek parti diktası sürdürüldü. Üstelik cumhurbaşkanları aynı zamanda CHP’nin genel başkanıydı!
Bu tarihi bir gerçektir!
Programda da söyledim her zaman söylüyorum, 1924 yılına kadar milli iradeyle birlikte hareket eden Gazi, benim de kahramanımdır. Ama tek parti döneminde cumhuriyetin fabrika ayarlarını belirleyen 1924 anayasasından uzaklaşıldığını, milletin moral değerleriyle uyuşmayan icraatlar sebebiyle milletin 1950 seçimlerinde CHP’yi muhalefete mahkûm ettiğini söyledim yine söylüyorum.
Yazar, benim için ‘En önemli özelliklerinden birisi, “Tokat Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi Vakfı” Mütevelli Heyeti üyesi olması.’ demiş.
Doğrudur bu vakfın kuruluşunda mütevelli heyeti üyesiydim. Doğrudur Mustafa Sabri Efendi Gazi’ye muhalefet eden 150’liliklerdendir. Ama onların 29 Haziran 1938 tarihli 3527 sayılı yasayla Atatürk döneminde affedildikleri de doğrudur.
Başka bir doğru daha vardır ki Sabri Efendi döneminin dünyadaki en önemli İslam âlimlerinden biridir. Mısıra gittiğinde İslam alimleri “Akdeniz’den üzerimize doğan iki güneşten biri” diye sevinmişlerdir.(Diğeri Zahidülkevseri’dir).
Tokatlılar da 1994 yılında kurulan vakfa bu önemli ismi vermişler ve Tokat ileri gelenleri bu vakfın mütevelli heyetinde yer almışlardır. CHP il başkanı Orhan Diren bey de kurucu üyelerden biridir. Vakfın ismi etrafında koparılan fırtına üzerine Diren istifa etmiş, maksat kavga olmadığı için vakfın adı da bilahere ‘Tokat Aşevi ve Yardım Vakfı’ şeklinde değiştirilmiştir. 26 yıldır binlerce insana yardım ederek faaliyetini sürdürmektedir. Kurucu üyesi olmaktan dolayı da şeref duymaktayım.
Yazarın iddia ettiği gibi Mustafa Sabri Efendi hain değildir, tıpkı Nazım Hikmet gibi siyasi muhaliftir, siyasi muhalefet ise demokratik bir haktır. Kaldı ki affedilmiştir.
Bugün yazarın camiası Nazım Hikmet’in Atatürk’e muhalefetini -ki Nazım’ın Atatürk için söylediklerini buraya yazsam 5816’ya girer- değil, edebi yönünü nasıl öne çıkartıyorsa ve değişik mekânlara ismini veriyorsa biz de Sabri Efendiyi aynı şekilde önemsiyoruz.
Ayrıca, çoğunluğu Müslüman olan bu ülkede milletin inancına aykırı yasalar çıkarılmamasını talep etmek de demokratik bir haktır ben onu savunuyorum.
Evet, CHP ilkelerinin cumhuriyetin ilkeleri olarak sunulmasını da onaylamıyorum. Cumhuriyetin fabrika ayarlarının, Atatürk’ün başkanlığındaki seçilmiş meclisin yaptığı 1924 anayasasında belirlendiği tarihi gerçeğini hatırlatıyorum. O anayasayı tek parti döneminde CHP antidemokratik yöntemlerle değiştirmiştir. Hiçbir değişiklik halka sorulmamıştır. Halk da zaten buna tepkisini ilk serbest seçimlerde göstermiştir.
O dönemde yapılanları Atatürk’ün kendisi bile özeleştiriye tabi tutarken kraldan fazla kralcılar gözü kapalı savunmaktadırlar.
Atatürk diyor ki:” “Laikiz dedik, dinle ilişiğimizi devlet olarak kestik. Cumhuriyetiz dedik, rejimimizi tehlikeye düşürmemek için saltanat devrini kötüledik, kazanılmış büyük zaferleri bile birkaç satırla geçiştirmeye başladık. Latin harflerini aldık, yeni kuşakları binlerce yıllık geçmişinin hazinesinden yoksun bıraktık.” (Atatürk'ün Fikir kaynakları, Milliyet 15 Kasım 1974)
Daha önce bu sütunda açıkça yazdım. Anadolu’da yaşayan bizlere bu toprakların kapısını açan Sultan Alpaslan’dan II. Gıyaseddin Mesud’a kadar tüm Selçuklu sultanları, Osman Gazi’den Vahdeddin’e kadar tüm Osmanlı padişahları ve Gazi Mustafa Kemal’den Başkan Erdoğan’a kadar tüm cumhurbaşkanları artılarıyla eksileriyle, bizim tarihimizdir, bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Hepsini kabul ederiz. Objektif olarak değerlendirir, hiçbirine kutsallık atfetmeyiz, doğrularına sahip çıkar, yanlışlarını savunmayız.
Vesselam.