Ben bu yazıyı yazmaya oturduğum saatlerde henüz İskoçya’daki bağımsızlık oylamasının sonucu açıklanmamıştı. Tahminim evet oylarının çoğunluk oluşturamayacağı yolunda. Çünkü bağımsızlık, yani İngiltere’den ayrılmak hiçbir anlamda İskoçların çıkarlarına hizmet edecek bir şey değil. Ama yine de kesin konuşmak mümkün değil. Çünkü hem yapılan kamuoyu yoklamaları toplumun yaklaşık yarısının bağımsızlık taraftarı olduğunu gösteriyor hem de kimlik ve aidiyet gibi sembolik problemlerin söz konusu olduğu durumları akıl ve mantıkla değerlendirmek kolay olmuyor.
Tam da bu yüzden İskoçların bağımsızlık taleplerini başka toplulukların bağımsızlık talepleriyle aynı kefeye koymak ve bu konulara ilişkin ortak veya genel kurallar oluşturmak mümkün olmuyor. Mesela İskoçların kimliklerinin inkâr edildiğinden falan şikâyetçi olmaları söz konusu değil. Aynı şekilde anadillerini kullanamamak gibi bir şikâyetleri de yok. İngiltere ile İskoçya arasında refah seviyesi bakımından bir fark olduğunu söylemek de mümkün değil. Biri diğerinden daha zengin de değil, daha yoksul da değil. Unutmadan söyleyelim, din veya mezhep farkı da yok aralarında.
Ne İspanya’daki Basklılara veya Katalanlara, ne Belçika’daki Flamanlara, ne İtalya’daki Güney Tirollülere veya Sicilyalılara ne de Türkiye’deki Kürtlere benziyor İskoçların durumu... Ama, dediğim gibi, milliyetçilik ve aidiyet meseleleri söz konusu olduğunda bununla ilgili bir kural bulmak kolay değil. Dolayısıyla İskoçların bağımsızlık arzularını öncelikle bir sosyal psikoloji konusu olarak ele almakta fayda var. Maddi gerekçeler bu işlerde daima ikinci plandadır.
Geçen yüzyılın başlarında son günlerine erişen imparatorluklar bu gerçeği anlayamamışlardı. Ayrılıkçı eğilimler karşısında iktisadi ve idari şartları iyileştirecek adımlarla sorunu çözebileceklerini düşünüyorlardı. Tarihçi Carter Findley 19. yüzyıldaki Osmanlı reformlarını anlatırken şunu söylüyor: “Girit’teyse Lübnan’dakine benzer bir idari reform işe yaramayacaktı; milliyetçi Rumlar iyileştirilmiş bir Osmanlı yönetimi değil, Yunanistan’la birleşmek istiyorlardı.” (Modern Türkiye Tarihi, Timaş, 2011, Sh 135-136) 1902 Jöntürk Kongresi’ne davet edildiklerinde “Biz Osmanlı devletinin demokratikleşmesini değil, yıkılmasını istiyoruz” diyerek ortak mücadele teklifini geri çeviren Ermeni komitacılar da benzer bir hissiyatı ifade etmişlerdi.
Aynı şekilde İngilizlerin de idari ve mali konularda tavizler vererek İskoç bağımsızlık fikrini alt etmeleri mümkün değil. Referandumda hayır oyları fazla çıksa bile önümüzdeki yıllar Britanya’nın birliği adına olumlu gelişmeler getirecek gibi görünmüyor.
Şunu da söylemek lazım: İskoçya referandumundan evet de çıksa, hayır da çıksa neticede bütün Avrupa’da etkileri olacak bir yeni sürecin başladığı muhakkak. Tarihin en büyük başarılarından birine imza atarak Birlik halinde örgütlenebilen Avrupa devletleri artık birleşme aşamasından ayrışma aşamasına geçiyorlar.
Peki, bu gelişmelerin Türkiye’deki etkileri nasıl olur? Açıkçası, bizim Kürtlerin durumu Avrupa’daki bağımsızlık yanlısı etnik grupların durumuna benziyor mu?
Bir örnek üzerinden buna cevap bulmaya çalışalım: Yapılan bir ankete göre Katalanların yüzde 49’u bölgenin İspanya’dan bağımsız olmasını istiyor. Ayrıca Katalanların yarısından fazlası kendini Katalan olarak nitelendirirken, yüzde 38’i hem Katalan hem İspanyol olarak nitelendiriyor.
Buna mukabil, Boğaziçi Üniversitesi ve Açık Toplum Vakfı desteğiyle Türkiye çapında gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını açıklayan Prof. Hakan Yılmaz, daha önceki bir araştırmaya atıfla “Türk dili ve kültürü ile bir bağları olmadığını ve sadece kendi etnik dil ve kültürleri içinde yaşadıklarını ifade edenlerin oranının 2010’da sadece % 2 iken 2014’te % 6’ya yükseldiğini” belirtiyor. Katalanlar’daki oranlara bakarak bizdeki Kürtlerde milliyetçi hissiyatın daha zayıf olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak 4 yıl içinde kaydedilen bariz yükseliş de dikkate alınmayacak gibi değil.
Diğer yanda ise Kürt sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin olarak “Kürt sorunu yoktur, Terör sorunu vardır; çözüm de terörle mücadeledir” görüşünü Kürtlerin % 20’sinin desteklemesi başka bir gerçeklik boyutunu gözler önüne seriyor. Aynı şekilde “bağımsızlık, özerklik, federasyon” gibi kavramlarla ifade edilen ayrılıkçı taleplere Kürtlerin yaklaşık % 30’unun destek veriyor olması da...
Bu noktadan hareketle bazı yorumlar ve öngörüler geliştirmek mümkün. Ama sosyal hadiselerin pek öngörülebilir olmadığını da unutmadan...