2010 yılının Oscar galibi Kathryn Bigelow bu yıl da Zero Dark Thirty ile Oscar’a aday. Usame Bin Ladin’in öldürülmesini anlatan film çok tartışma yaratacak...
SİNEMA artık sadece bir sanat dalı veya eğlence aracı değil. Onu nasıl kullandığınız çok önemli. Bu işin zirvesi olan Hollywood zaten sinemanın gücünü kullanarak dünya tarihini yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Bir de yakın tarihimiz hatta bugünümüz var.
11 Eylül’de yaşananlar dünyanın önemli değerlerini altüst etti ve bu değerlerin tekrar şekillenmesi anlamına da geliyor. ABD o gün yaşananları gerekçe göstererek Müslüman ülkelere savaş açtı. Birçok ülkeye askeri birlikleriyle girdi. Girmediklerinin iç dinamikleriyle oynadı. Libya, Mısır ve Suriye bunun son örneği. Bütün bunlar yaşanırken bu saldırının müsebbibi olarak ilan edilen Usame Bin Ladin bir türlü yakalanamadı. Tam 10 yıl ABD, Usame Bin Ladin’in peşinde koştu. Bu 10 yıl içinde iki ABD başkanı değişti. Irak, Afganistan ve birçok ülkeyi kana boğan savaşlar oldu. Her istediğini yapan hatta dağların bile içine girip yer altındaki tünellerde arama yapan koskoca ABD, Bin Ladin’i bulamadı. Irak olayını hatırlayın, Saddam Hüseyin kendi ülkesinde, kendi kasabasında bir kuyunun içinde bulundu ve idam edildi. Üstelik Irak’a açılan savaşın nedeni olarak gösterilen kitle imha silahları bulunmamışken bunlar yapıldı. Her istediği bulan, asan veya iktidar yapan ABD, bir Usame Bin Ladin’i bulamadı. Şimdi böylesi saçma bir durumu kim beyazperdeye çekip komik duruma düşmeyi göze alabilir? Tabii ki 2010 yılının Oscar galibi Kathryn Bigelow hazır kıta.
BEŞ DALDA ADAY
En koyu Amerikan milliyetçisinden daha koyu olan Bigelow sinema sayesinde bütün bu aşırılıklarını ne yazık ki bize de bulaştırıyor. The Hurt Locker’daki şiddet aşığı askeri yücelten Bigelow bu yıl En İyi Film, En İyi Kadın başta olmak üzere beş dalda Oscar adaylığı alan Zero Dark Thirty filmiyle işkenceyi resmileştiriyor. Eğer bir film size şu soruyu sordurmaya çalışıyorsa o film faşizmin temellerini atıyor demektir: “İşkence yapıyoruz. Ama bir sor bakalım niye yapıyoruz?” İşkencenin niçin yapıldığı sorgulanamaz ama Zero Dark Thirty izleyiciye “Teröre dur diyebilmek için işkence yapılabilir” savını güdülüyor. Bunu net olarak söylemiyor ama işkenceyi yapan insanların iyi, işkenceye uğrayanların kötü olarak verilmesi bunu size hissettiriyor. Bununla da kalmıyor. Usame Bin Ladin bütün dünyada aranırken Pakistan’da bir köşkte bulunma skandalını allayıp pullayıp bir gerçeklik kazandırmaya çalışıyor. Bir köy evinde kuyunun dibinde Saddam’ı bulanlar şehrin ortasında bir köşkte hem de köşkün ikinci katında yaşayan Ladin’i nasıl bulamaz? Efendim Kathryn Bigelow’a göre gündüz bahçeye çıkmıyormuş Usame Bin Ladin onun için 10 yıldır bulunamıyormuş. Peki bir soru. Hala terör saldırıları olabileceğini düşünüyorlarsa bunların sorumlusu Usame bin Ladin ise niye hemen öldürdüler Ladin’i. Niye sorgulamadılar? Bigelow’un filmi bütün bu soruları es geçip Ladin’in yakalanma projesini yöneten işkenceci bir kadın CIA ajanını güzellemekle meşgul. Üstelik bu film sinema olarak The Hurt Locker’dan da daha iyi. Bu filmi seyredin ama sorgulamayı unutmayın...