Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım eski Türkiye’nin darbe alışkanlığını tehdide dönüştürecek kadar hadsiz ve cüretkar.
AYM binasının içerden yanan ışıklı fotoğrafının altına “Işıklar yanıyor” sözlerini ekleyerek paylaşımda bulunan mahut kişinin kim tarafından oraya atandığına bakılırsa ve en önemlisi de geçmişine dikkat edilirse nasıl bir siyasi hat üzerinde durduğu anlaşılır.
Öyle “hukuk ışığı” gibi ifadelerin arkasına saklanıp asıl amacını gizlemeye kalkmasın. Yaptığı şey, düpedüz darbe tehdididir.
Darbe sadece silahlarla yapılmaz.
Hukuk kisvesinin, hadi hazretin o çok sevdiği tabiri kullanarak diyeyim “hukuk ışığı”nın altında da yapılır.
17/25 Aralık yargı darbesiydi mesela.
Eski Türkiye’nin vesayet organlarının başında gelen AYM’de şimdilik sayısal çoğunlukta oldukları anlaşılan bir grubun sadece siyasi irade üzerinde değil yargı üzerinde de kendini gören vasi olarak gören tavırları hepimizin malumudur.
Mahut kişinin sözleri bu duruşun açığa çıkmış halidir.
AYM kendisini gerektiğinde yasama organının üstünde görüyor. Gerektiğinde de yargının en üst amiri olarak konumlandırıyor. Dahası gerektiğinde de siyasi iradeye ayar çekme yetkisine sahip olduğunu gösterme gereği duyuyor.
Vesayetin odağı olarak neredeyse muhalif siyasal bir parti gibi hareket edebileceğini de gösteren işbu üyeleri sayesinde ziyadesiyle rahatsızlık verici bir konumda duruyor.
Erkler ayrılığı lafta. AYM neredeyse tek erk gibi hareket ediyor algısı oluşturan kararlarıyla demokrasi ve hukuk açısından mutlaka çözümlenmesi gereken bir sorun olarak duruyor karşımızda.
Birinci derece mahkemelerin verdiği, İstinaf’ın ve Yargıtay’ın onayladığı kararları bir çırpıda kenara atıp kendisi üst yargı mahkemesi olarak karar verebiliyor.
O vakit mahkemelere ne gerek var ki!
Meclis’in çıkardığı kanunları beğenmeyip esastan içtihatlarla yasama organı yerine kendini oturtmaktan kaçınmayan AYM, siyasi iradeyi hizaya getirmek gibi bir misyona da soyunmuş görünüyor.
AYM’nin saygıdeğer üyelerinin bir kısmının kendilerine biçtiği bu rol pek bir manidar.
“Işık sevdalısı” AYM üyesi mahut zatın kendi başına hareket edebilecek yüreklilikte olacağına ihtimal verenler yanılıyorlar.
Bu, yeni dönemde kendini sadece bir vesayet organı olarak değil aynı zamanda siyasal muhalefet odağı olarak da konumlandıran bir kliğin güç gösterisidir.
Mahut zatın sözleri işbu kliğin duruşunu gözlerimizin içine pervasızca sokmaktan öte bir anlam taşımıyor.
Bir tür meydan okumadır bu…
Bu söz tesadüfen söylenmiş değildir…
Zamanlamasına dikkat edildiğinde görülecektir ki dibine kadar siyasi bir mesaj içermektedir.
Hatırlatayım...
Abdullah Gül’ün partisinin emanetçi başkanı Diyarbakır ve Batman’da HDP’nin ağzıyla ülkede demokrasi ve hukuk olmadığını söyledi. Daha ileri giderek çok daha tehlikeli laflar etti. Mesela, demokrasi dışı seçeneklerin bu durumda meşru bir hak olduğu anlamına gelebilecek beyanlarda bulundu.
Aynı gün İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Enis Berberoğlu davasına dikkat.
Bu AYM üyesi zat eş zamanlı olarak işte bu tweeti atıyor.
Buna tesadüf diyenlerin aklına şaşarım.
Bu sözün siyasi mesaj içermediğini iddia edenler bilesiniz ki aynı zihniyetin mensuplarıdırlar.
Bu söz üzerinden hem yargıya tehdit savruluyor hem siyasi iradeye meydan okunuyor.
İşin gerçeği bu.
Şimdi içerde olan AYM üyesi FETÖ’cülerin kim tarafından atandıkları yeniden gözden geçirilmelidir ki kimlerin siyaseten ne yapmak istedikleri anlaşılsın.
FETÖ’nün siyasi emelleri doğrultusunda hâlâ devlet içinde görev ifa edenlerin geçmişlerine tekrar bir bakılsın.
Yedi düvele karşı devletimizin ve milletimizin istiklal mücadelesi verdiği bu günlerde içimizden vurulmak artık çok ağrımıza gidiyor.
O görevlere atananlara da dokunabilecek yasal mekanizmalar acilen oluşturulmalıdır.
AYM, mevcut haliyle demokrasimizin ve milli iradenin üstünde sırtında tahammül edilemez bir vesayet kamburu olarak duruyor. O yüzden acilen yeniden yapılandırılması olmazsa olmaz bir öneme sahip.
Mahut AYM üyesinin bu meydan okuması yanına kâr kalırsa korkarım ki sistem içinde hâlâ varlığını sürdüren kripto unsurlara gün doğar.
Bu konudaki kararlılık FETÖ ile mücadeledeki kararlılıkla eş değer olmalıdır.
Bu bağlamda hep söylediğim bir şeyi bir kez daha söyleyerek sözüme son vereyim: Abdullah Gül gibilerin sistem içine yerleştirdiği unsurlar temizlenmedikçe FETÖ ile etkin mücadele akamete uğrar.
“Işık yanıyor” öyle mi?
15 Temmuz’un yiğitleri hazır ve nazır bekliyor!
Hodri meydan!