2009’dan beri Nijerya’da faaliyet gösteren Boko Haram, son aylarda ülkenin kuzey doğusunda, Nijer ve Çad sınır bölgelerinde eylemlerini arttırmıştı. “Çocuk kaçırma” türünden eylemlerine patlayıcılarla saldırma yöntemini de ekleyen örgüt, geçtiğimiz hafta IŞİD’e olan bağlılığını duyurdu.
Bu açıklama Boko Haram ile IŞİD arasında organik bir bağ kurulmuş olduğuna işaret ediyor. Her iki kuruluşun da son derece benzer uygulamaları olduğundan, zaten bu bağın olduğu tahmin ediliyordu. İkisi de dünya kamuoylarında vicdanları acıtacak biçimde “tanımlı insanlar” üzerinden eylem gerçekleştiriyordu. Boko Haram’ın kaçırdığı küçük kız çocukları ile IŞİD’in gazeteci ya da pilot idam ederken kaydettiği görüntüler eş zamanlı olarak yayınlanmıştı. Hafızalara öyle kazınması sağlandı ki, o çocuklardan birini ya da Ürdünlü pilotu yolda görsek tanıyacak hale gelmiştik. Dolayısıyla örgütler, “tanıdığımız birini öldürenler” durumuna gelmişti.
Uyguladıkları bu taktiğin yanı sıra, her ikisinin de faaliyet gösterdikleri ülkelerin yakın komşularıyla sınır aşan bir ilişki kurdukları da belirtilmeli. Diğer bir ifadeyle iki örgüt de haritaları farklılaştırma, sınırları değiştirme talebinde.
Benzer durumlar yaratmak
Mıntıka temizliği yapan, kendisine yer açan bu iki örgüt, aynı zamanda karşılarında geniş bir koalisyonun oluşmasını da sağladılar. Bu koalisyonun bir yanında “batılı” güçler yer aldı, diğer yanında ise örgütlerin bulunduğu ülkelerin komşu devletleri. Bu komşu devletlerin kendi aralarında ciddi sorunları bulunmasına rağmen, örgütler sayesinde işbirliği yapmak zorunda kaldılar. Ayrıca, bu örgütlerle askeri mücadele yapmak durumunda kalan bölge ülkeleri aynı zamanda “batı”lı müttefikleri ile de yeniden güven tazelediler.
Bu koşullar alanda olgunlaştıktan sonra da, iki örgüt arasındaki bağ bir anlamda resmiyet kazandı. Yapılan açıklama bir yandan El-Kaide modeli ile anılan küresel terörün IŞİD-Boko Haram modeliyle yeniden yaygınlaştığı izlenimini veriyor. Dar coğrafi alanlarda, yerel hedeflere yönelmiş örgütlerin birbirlerine eklemlenmeleriyle yaygınlaşma modeli, yeni bir gelişmeye işaret ediyor. Ancak öte yandan, konuya başka türlü de bakılması mümkün.
Irak’ta Musul’un, Suriye’de de Kobani’den sonra Tel Abyad’ın eş zamanlı olarak IŞİD’den kurtarılmasına yönelik operasyonlar başladı. Koalisyon güçleri havadan, yerel güçler de karadan savaş sürdürüyorlar. Bu durum, IŞİD’in alanının daralacağını, var olma koşullarının zorlaşacağını ima ediyor.
Afrika’ya davet
Irak-Suriye bölgesinde hareket yeteneği sınırlanan ya da zaten yerine getirmesi işlevi büyük ölçüde gören IŞİD’in Afrika’ya göçebilmesi için belki de Boko Haram’dan bir davet gelmesi gerekiyordu.
İki örgütün aynı faaliyetin kolları olduğunu ilan etmek, mücadele eden tarafların da benzer yöntemleri uygulamalarını teşvik etmek demek. Ancak Nijerya’da eksik olan, batılı ve havadan bomba atacak bir koalisyonun henüz oluşmamış olması. Birleşik Krallık askeri uçak yardımı yapıyorsa da, gelinen aşama daha belirgin bir koalisyonun kurulma ihtiyacını ortaya koyuyor.
IŞİD ile Irak’ta fazlasıyla, Suriye’de ise epeyce mücadele veren ABD’nin Nijerya’da var olmaması pek mümkün olamayacak gibi. Üstelik görüldüğü kadarıyla, ABD Boko Haram’la mücadelenin bayraktarlığını üstlenmez ise, bölgeye “girmeye” meraklı başka batılı ülkeler harekete geçecek. Dolayısıyla ABD, çok istemese de, mecburen Boko Haram’la mücadeleye doğrudan dahil olmak durumunda kalabilir. Kim bilir belki de IŞİD bundan böyle Afrika’daki işlevlerini yerini getirmeye öncelik verecektir.