Aliya İzzetbegoviç, “Büyük Sırbistan” manyağı Slobodan Miloşeviç’e demişti ki: “Tuttuğun yolu değiştirmezsen yolun sonunda Belgrad Sancağı ile yetinmek zorunda kalabilirsin.”
Nitekim Slovenya, Hırvatistan, Makedonya ve Bosna-Hersek’ten sonra Karadağ ve Kosova da Sırbistan’la yollarını ayırdı. Belgrad’da ciddi bir siyaset değişikliği olmasaydı belki Sancak ile Voyvodina bölgelerinde de ayrılık bayrağı yükselecekti.
Mezhep mutaassıbı Nuri Maliki de ceberrut yönetimini bütün Irak’a kayıtsız şartsız kabul ettirme saplantısıyla Irak’ın parçalanmasına yol açtı. Sadece Maliki değil, rezilliklerini göre göre Maliki’yi desteklemeye devam eden seçmenleri de bundan mesuldür ve tercihlerinin neticesine katlanmak mecburiyetindedir.
Şiiler için “Büyük Irak” istediler, fakat sonunda Basra bölgesi ile yetinmek zorunda kalacaklarmış gibi görünüyor.
Şu günlerde dünya daha ziyade IŞİD’in sansasyonel ilerleyişini konuşuyorsa da, Irak’ın asıl gündemi, Orta Irak ahalisi ile Kürdistan ahalisinin makul gerekçelere dayanan ayrılık temayülleridir.
Kürdistan Başkanı Barzani’nin Amerikan CNN’de verdiği mesaja dikkat:
“Son on yıldır yeni ve demokratik bir Irak inşa edebilmek için her türlü esnekliği ve çabayı gösterdik, elimizden gelen her şeyi yaptık; fakat maalesef bu tecrübe, olması gerektiği gibi başarılı olmadı. İşte bu yüzden Irak’taki son gelişmelerin ardından, Kürt halkının kendi geleceğini belirlemesi için fırsatı değerlendirmesi gerektiğinin artık kanıtlandığını düşünüyorum... Açıkçası 2003’te rejimin yıkılmasından sonra, Irak’ın birliğini ve bütünlüğünü biz Kürtler koruduk; fakat şimdi Irak zaten bariz biçimde dağılıyor. Merkezi hükümet her şeyin üzerindeki kontrolünü kaybediyor. Ordu, polis ve her şey dağılıyor...”
Barzani’nin şu tespitlerine de dikkat:
“Sünni bölgelerinde yaşayan halk, merkezi hükümetin politikalarına karşı isyan etti. Yaşanan her şey IŞİD tarafından yapılmadı. Fakat IŞİD bu fırsatı değerlendirip kontrolü ele geçirmek istiyor. Bölge halkı, fırsatı kendileri değerlendirmek istiyordu. Çünkü yaşananlar aslında hükümetin yanlış politikalarına tepkiydi ve terörist organizasyon bu fırsatı değerlendirdi. Halkın öfkesi vardı. Dolayısıyla, halkın meşru hakları ile teröristlerin başarmak istedikleri arasındaki ayrım önemli.”
Irak Şiilerinin en muteber âlimi olan Sistani, benim bir arkadaşımın da bulunduğu bir toplantıda, Türkiyeli misafirlerine -hepsini Şii zannedip- “Şiiliğin üstünlüğünü” Türkiye halkına anlatmayı telkin etmişti. Maliki “Şiiliğin üstünlüğünü” herkese silah zoruyla kabul ettirmeye çalışan bir despot. IŞİD, onların Sünni cenahtaki muadili. Bununla beraber, Irak’taki Sünni Arap ayaklanmasının mezhep taassubuna değil mezhep mazlumiyetine dayanan bir ayaklanma olduğunu da tespit etmek lazım. Sünni Araplar -tıpkı Kürtler gibi- birleşik Irak’a bir şans tanımış, fakat iyi niyetlerinin karşılığını alamamışlardır. Üç-beş bin kişilik IŞİD bir yana; ayaklanan Sünni Araplar için mesele mezhep yarıştırma meselesi filan değil, mazlumiyetten kurtulma meselesidir. Bunu başardıklarında Şii kardeşleriyle yeni bir zeminde kucaklaşmaktan geri durmayacaklardır inşaallah. (İran yönetimi Basra’yı çantada keklik gibi görüyor, ama sular durulduğunda Basra’nın ‘İran uydusu olmak istemiyoruz’ deyip Orta Irak ve ötesindekilerle safları sıklaştırmayacağı ne malum?)
IŞİD bir parantezden ibaret. Bağdat’ın kuzeyinden Kerkük’e kadar uzanan coğrafyada sokakların nabzını Amerikan işgalinin ilk yıllarından beri faaliyette olan direniş koalisyonu tayin ediyor. Kabile güçleri, İslami gruplar ve eski güvenlik güçleri elemanlarından teşekkül eden bu koalisyon geçmişte Irak İslam Devleti örgütünü etkisiz hale getirmişti; günü gelince yine etkisiz hale getirecektir. IŞİD’in farklı dinlere ve dahî mezheplere mensup kişileri haksız-hukuksuz parazitler olarak görmesi ve Türkiye’yi hedef alması gibi yakıcı konularla elbette ilgileneceğiz, fakat bu konuların -Allahu âlem- sadece bugüne ait konular olduğunu, yarın bambaşka konuların önümüze geleceğini göz önünde tutmalıyız.
IŞİD sonrasının, hatta Irak devleti sonrasının muhtemel gündem maddelerine -mesela Orta Irak’la Basra arasında Bağdat’ın statüsü ve Kürdistan’la Orta Irak arasında Kerkük’ün statüsü ile ilgili tartışmalara- şimdiden hazırlanmamız, Irak bölünürken çıkacak olan krizlerin savaşsız atlatılmasına matuf planlarımızı şimdiden yapmamız gerekiyor.