Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'in yeni yasama yılı açılışında tarihe geçecek bir konuşma yaptı. Bölgemizde yaşanan gerçekleri anlamak istemeyenlerin yüzüne çarptı.
Önce o ifadeyi bir hatırlatayım.
"Bakınız Hatay'ın Yayladağı ilçesindeki Suriye sınırından, Lübnan
sınırı, karayoluyla 170 kilometredir ve Türkiye Lübnan'a arabayla
sadece 2,5 saat uzaklıktadır.
Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır.
Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır."
Ya Erdoğan da "Tatil bana yakışıyor" deseydi.
"Heykel diksek yeter ne işimiz var hava savunma sistemiyle" deseydi. Gece ikilere kadar çalışmak yerine, vur patlasın çal oynasın zihniyetinde olsaydı... Türkiye bu yirmi iki yılda istikrar bir siyaset anlayışı ile tüm mevzileri tahkim etme mücadelesi vermeseydi.
Allah'tan olmadı...
Erdoğan, S400 aldı. Siper, Tayfun, Cirit, Gökdoğan, Bozdoğan'ı, Kargu'yu, SİHA'yı TİHA'yı, Kızıelma'yı Aksungur'u destekledi, korudu kolladı. Üstelik savunma sanayisindeki dışa bağımlılığımız yüzde 80'lerden yüzde 20'lere kadar düşerken diğer kalkınma hamlelerini de ihmal etmedi... Liste uzun kafanızı ütülemeyeyim. Ama Erdoğan'ı dinlemeyenler ne büyük hata yaptıklarını er ya da geç anlayacaklardır. Bu arada iğneyi başkalarına çuvaldızı da kendimize batıralım. Kendi adıma daha çok anlamaya, dinlemeye, anlatmaya çalışacağım.
Mesele Vatan meselesi zira, takdir de elbette milletin...
"BAYKUŞLARIN KANADINI YOLARIZ"
Sinan Ateş cinayeti üstünden MHP'ye uzunca bir süredir operasyon çekiliyor. Hakimleri baskı altına alma, karar açıklanmadan hükmü tesis etme, zihinlerde MHP'yi mahkum ettirme çabası var.
Geçmişte azılı ülkücü düşmanı olanların, FETÖ'cülerin, DEM'lilerin ve CHP'nin bu meselede aynı zeminde olması beni kuşkulandırıyor. Zira geçmişte öldürülen birçok ülkücü var. Bunlarla ilgili parmağını oynatmayan, hatta katillere övgü düzen zihniyetin birden bire eski ülkücü Sinan Ateş'e bu kadar canhıraş bir şekilde sahip çıkmasını hayatın doğal akışı içinde okumakta zorlanıyorum. Burada amacım kimseyi savunmak ya da davayı manipüle etmeye çalışmak değil. Sadece meseleyle ilgili şüphelerimi paylaşıyorum. Zira MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında çok sert mesajlar verdi.
Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi'ne organize Pensilvanya operasyonu çekenlere ne Ülkü Ocakları'nı ne de Milliyetçi Hareket Partisi'ni çiğnetmem" mesajıyla duruşu net bir şekilde gösterdi.
Bahçeli, MHP'ye yönelik karalama kampanyası yürütenler olduğunu belirtti. "Herkes haddini bilsin, hudut ihlalinden kaçınsın, kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolar kopartırız." İfadesini kullandı. Halk TV ve CHP ayağınızı denk alın mesajı verdi. MHP'ye geçmişte yapılan operasyonları düşününce Bahçeli gibi deneyimli bir siyasetçinin okumalarını, açıklamalarını dikkate almakta fayda var. Zira Cumhur İttifakı surunda gedik açmak isteyenler ilk atışlarını her daim MHP'ye yapıyor.
"ENGELLENİYORUZ"
CHP'de böyle bir söylem var.
İsimler değişiyor. Ama söylem değişmiyor.
Örneğin Asrın Felaketi olduğunda Kılıçdaroğlu, deprem bölgesine gitmiş.
"Çalışmamız engelleniyor" deyivermişti.
Kim nasıl engelliyor? Sorusu ortada kalmıştı.
Sonrası malumunuz zaten CHP'liler 11 kenti vuran büyük yıkıma sebep olan asrın felaketini unutup, kendi gündemine dönmüştü. Hatta o dönem "deprem turisti gibi gelip, tur atıp gidiyorlar" eleştirileri paylaşılmıştı.
Sonra İmamoğlu da "Engelleniyoruz" söylemine sarıldı.
Başkanlığının ilk beş yılında "İBB Meclis'i Cumhur'un elinde bizi engelliyor." bahanesine sarıldı. Mart seçiminde Meclis çoğunluğu da CHP'ye geçince bu söylem unutuldu. Peki İmamoğlu çalıştı mı?
Takdir İstanbulluların... Peki ben bunları niye hatırlattı.
Biliyorsunuz, okullar açıldı. Yeni bir çalışma uygulamasına geçildiği için bazı okullarda temizlik personeli sıkıntısı ortaya çıktı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kameraların karşısına geçti. "Okulları temizlemek istiyoruz. Engelleniyoruz" açıklaması yaptı.
Yavaş "Biz zehirli gıda falan vermiyoruz. Biz temizlik malzemesi veriyoruz ve okulları temizlemeye talibiz. Böyle bir olayın bu kadar ülke gündeme taşınmasını gerçekten garipsiyoruz" ifadesini kullandı.
Ancak kısa süre sonra görüldü ki, hem büyükşehir belediyesinden hem de CHP'nin ilçe belediyelerinden birçok okul yardım talep ettiği halde kendilerine "tasarruf" gerekçesiyle olumsuz cevap verilmiş.
Resmi yazışmalar sosyal medyada kol geziyor. İsteyen açıp okuyabilir.
Yani özetle CHP'deki "engelleniyoruz" bahanesi isimler değişse de kullanışlı bir argüman olarak yerini koruyor.
Tabii Yavaş'ın bu çıkışlarında anketlerde İmamoğlu'nun önünde görünmesi ve Cumhurbaşkanı adaylığı için "Ben de varım" açıklaması etkili oluyor mu sorusu da ortada duruyor. Ama bu çok uzun ve başka bir yazının konusu.
Bu arada okullarda sorun yok mu? Net olarak söyleyelim var.
Milli Eğitim Bakanlığı, temizlik personeli kadrosunun 110 binden 143 bine çıkarıldığını duyurdu. Yetmediği için 120 bin kişilik kadro daha açıldı. Ancak bugüne kadar sadece 30 bin başvuru oldu. Yani özel sektör nasıl çalıştıracak personel bulmakta zorlanıyorsa, bakanlıkta okullara temizlikçi bulma konusunda sıkıntı çekiyor. Elbette bunun birçok sebebi var. Ama vatandaş sebeplerle değil sonuçlarla ilgileniyor. İtiraf edelim bir sorun gördüğünde CHP'liler de bunu çok iyi kullanıyor. Şovunu yapıyor.
Yani özetle, CHP'nin diline düşmemek gerekiyor. Çünkü CHP'liler yaptığınız hizmetleri bu tür söylemlerle gölgeleyebiliyor.