AK Parti hükümeti döneminde, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin ciddi adımlar atılmış, hukuki boşluklar doldurulmuş ve uygulamadaki dönüşümler hızlanmıştır. Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunmaya yönelik çalışmaları da kapsayacak şekilde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için 6331 sayılı Kanunla yasal çerçeve oluşturulmuştur.
İşverenler, çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve 10 ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirir. Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir. Ancak belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olması hâlinde, tehlike sınıfı ve çalışan sayısı dikkate alınarak, bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir. Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler. İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli istihdamında, en büyük tartışma, çalışma sürelerinde kendini gösteriyor. Yapılan değişiklik ile 1.1.2016’dan itibaren artış yapıldı.
Bakanlık tarafından yapılan duyuruda da sürelerin uygulanmaya başlayacağı açıklanmış ve tablo yayınlanmıştır. Konuya hakkaniyet çerçevesinden bakıldığında bu sürelerin ihtiyaçlar gözetilmeden tamamen masa başı çalışmayla belirlendiği görülmektedir. Madencilik, inşaat ve metal sektörü gibi iş kazası ve meslek hastalıklarının en fazla tehdit ettiği çalışanlar için hem sektörel iş güvenliği uzmanlığına geçilmesi ve hem de çalışma sürelerinin bu şekilde belirlenmesi uygundur. Ancak bunun dışındaki özellikle az tehlikeli ofis, mağaza, market, banka ve finans sektörü çalışanları olmak üzere birçok sektörde bu sürelerin yanlış belirlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Önemli olan ihtiyaçların karşılanması ve işletmelerde iş güvenliği kültürü ve bilincinin yaygınlaştırılmasıdır.
Doğum parası nasıl alınır?
Analık hali, sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadının ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık hali ile ilgili rahatsızlık ve özürlülük halleri olarak tanımlanmıştır. Geçici iş göremezlik ödeneği hekimin vereceği istirahata bağlı olarak doğumdan önceki ve sonraki 8 haftalık sürede, çoğul gebelik halinde doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için ödenmektedir. Sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile doğuma 3 hafta kalıncaya kadar çalışması halinde, doğum sonrası istirahat süresine çalışılan süre eklenmektedir. Bu sürelerin eklenebilmesi için doğumdan önceki 3 haftaya kadar çalışmasının uygun olduğuna dair sağlık raporu yetkilendirilen sağlık hizmet sunucularınca düzenlenmektedir. Geçici iş göremezlik ödeneği ödenebilmesi için;
a- İstirahatın başladığı tarihte sigortalılık niteliğinin sona ermemesi,
b- Doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması,
c- Bu süre içinde işyerinde çalışmamış olması,
ç- Doğum olayının gerçekleşmiş olması, gerekmektedir.