Kopya çekme, her sınavda karşımıza çıkabilen ciddi bir sorun. Sadece çocuklarla ve Türkiye ile sınırlı da değil. Amerika’da tıp doktorlarının uzmanlık sınavında da, Çin’de yapılan üniversiteye giriş sınavlarında da kopya çekildiği tespit edilmiştir.
Neyse ki, kopya çeken her kim olursa olsun, fark edildiğinde, kopyacıların sınavları iptal edilmektedir. Bu iptallerin bir kısmı ise, sonuçların istatistiksel/bilgisayarlı analizine dayanıyor.
Kopya analizi
Sonuçların istatistiksel analizine dayalı olarak kopya çekilip çekilmediğine ilişkin yapılan bilimsel araştırmaların 90 yıla yakın bir geçmişi var. Bu istatistiksel kopya analizleri, bilgisayarların gelişmesiyle geniş bir kullanım bulmuştur. Örneğin, Amerika’da üniversite giriş sınavlarında (SAT ve ACT) istatistiksel kopya analizi yapılıyor.
MEB ve ÖSYM de aynı sınıfta sınava giren adayların cevap anahtarlarını kopya analizine tabi tutuyor. Aynı sınıfta sınava girenlerden belli bir sayıda yanlış yanıtları tutan adayların sınavları iptal ediliyor.
Buraya kadar yazdığım şeyler, bilimsel olarak hemen herkesin bugüne kadar kabul ettiği şeyler. Kimi insanlar bilimsel argümanlar temelinde bunlara pekâlâ karşı gelebilirler. Bu insanların literatürde iz bırakıp bırakmayacağını bilmiyorum.
Danıştay hâkimlerine fahri doktora verilsin!
Ancak bildiğim şu: Danıştay 8. Dairesi tarafından Temmuz ayında alınan bir karar, literatürde yerini almaya aday. Çünkü herhalde sadece Türkiye’de istatistiksel/bilgisayarlı kopya analizinin yürütmesi, bir mahkeme tarafından “kamu yararına aykırı” olabileceği gerekçesiyle durduruldu!
8. Dairenin kararı, MEB’in liseye geçiş için yaptığı merkezi sınavlar yani TEOG’da ikili/toplu kopya analizi yapılmasıyla ilgili. 2014 yılı 1077 esas sayılı kararda yürütmenin durdurulması kararı verildi.
Gerekçesi: “sınav salonunda görevli gözetmenler tarafından kopya ile ilgili bir tutanak tutulup tutulmadığı, sınav salonundaki oturma düzeni ve diğer delillerle kopya olayının somut olarak ortaya konulup konulmadığı gibi hususlara yer verilmeksizin sadece bilgisayar sistemi aracılığı ile yapılacak kopya taraması sonucunun, kopya çekilip çekilmediğinin yeterli görülmesinde ve bu düzenlemeler esas alınarak tesis edilen işlemde hukuka ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır”.
Bu karar, Anayasa’ya açıkça aykırıdır; yargının “yerindelik denetimi” yapmasının bir sonucudur. Zira “sadece bilgisayarlı analize dayalı kopya taraması”nın kullanılmasının yerinde olup olmadığı, idari bir tasarruftur ve bilimsel olarak tartışılabilir. Alabildiğine teknik bir konuda Danıştay’ın herhangi bir bilimsel veriye dayanmaksızın idare adına karar vermesi tuhaftır.
Dahası var. Danıştay, bilgisayarlı kopya taraması sonucu adayların sınavlarının iptal edilmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığına hükmetmiş daha önce!
Danıştay, hayatın olağan akışını durdurabilir mi?
MEB şimdi puanları yeniden hesapladı. Kopya dolayısıyla sınav sonuçları iptal edilen yüzlerce adayın puanları iade edildi. İstatistiksel olarak varsayalım ki, birkaç öğrenci kopya çekmediği halde bilgisayarlı kopya taramasına takıldı. Bu öğrencilerin elbette haklarının teslim edileceği mekanizmalar bulunması lazım. Bu, MEB’in sorumluluğudur. Ancak kopya çektiği anlaşılan yüzlerce öğrencinin puanlarını iade etmek, kamu yararına uygun mudur? Bu, kamu vicdanını yaralamaz mı?
Şunu da ekleyeyim: Dünyada bilgisayarlı testlerin ve sonuçlarının analiz edilmesine yardımcı olan yeni yaklaşımlar (Item Response Theory/Madde Tepki Kuramı) geliştirildi ve böylece çok daha sofistike kopya analizleri yapılabiliyor.
ÖSYM ve MEB, aman ha, TOEFL ve GRE gibi sınavları örnek alıp bu tür sofistike işlerle uğraşmasınlar zira hayatında bir tane bile istatistik dersi almamış bir hakim, IRT tabanlı kopya analizlerini ve hatta sınavları durdurabilir!
Sadece TEOG, KPSS ve YGS sınavlarına geçen yıl toplamda 6 milyon civarında aday girdi. Bilgisayarlı kopya taramasının yürütmesinin durdurulmasının ciddiyetinin farkında mıyız?