“Paris’te yaşananı ‘toplu intihar’ olarak tanımladım diye demediğini bırakmadın, İrlanda basınından derlediğim haberlere bir göz at da, bakalım bu defa ne kulp takacaksın?”dedi dostum. Bu kadar. Telefonu kapattım, e-postayla gönderdiği haberleri okumaya başladım...
Dostum, PKK’nın Paris’teki ofisinde üç kadının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayın daha ilk günü dillendirmişti‘toplu intihar’ tezini; Fransız polisinin yaptığı açıklama sonrası keskinleştirdi... Dediği özetle şu: “Tek kişi, kadın da olsalar aynı odadaki üç kişiyi öldüremez; öldürmüşse, bu ancak kadınların rızasıyla başarılır. Hayatlarına son vermeyi birlikte kararlaştırmış bir gruptan sonuncusunun vazgeçtiği bir ‘toplu intihar vakası’ olabilir bu...”
“Neden intihar etsinler?” soruma verdiği cevabı da paylaşayım: “Şiddete bulaşmış örgütler eylemlerine son verme, silâhlarını bırakma yoluna girdiğinde bu türden olaylar yaşanır; hayal kırıklığına uğrayanlar çıkar. Kimi örgütten kopar, kimi intihar eder...”
Hâlâ beni tam ikna edememiş tezi geçmişte sizlerle paylaşmıştım, hatırlayacaksınız...
Gönderdiği haberler İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) üyesi bir kadınla ilgili. Babası IRA’nın kurucularından imiş Dolours Price’ın... Kendisi de 1973’te Londra’daki bombalama olaylarına, siyasi suikastlara ve rehin alma eylemlerine karışmış bir eski militan...
Eski militanın heyhey günlerinde diğer dokuz militanla birlikte karıştığı bombalama eylemi, biri ‘Old Bailey’ diye anılan ağır ceza mahkemesi diğeri de Scotland Yard olmak üzere Londra’daki önemli dört noktaya yönelikti; o olayda 200 kişi yaralandı, bir kişi de eylem sonrası geçirdiği kalp krizi yüzünden hayatını kaybetti.
Jean McConville adlı kadını kaçırıp bir evde tutuyorlarmış; Dolours Price gelip kendisini otomobille İrlanda tarafına geçirmiş... 10 küçük çocuk annesi Jean yol boyunca Dolours’un kendisini güvenilir bir yere götürdüğünü sanıyormuş... O ise, sınırın öte tarafında kadını öldürmüş...
Yargılanıp hapis cezasına çarptırılmış Dolours Price; cezaevinde giriştiği açlık grevinin sağlığı üzerinde bıraktığı derin izler ve ölümcül hastalık mazeretiyle 1981 yılında cezası affedilmiş... Öldüğü geçen haftaya kadar hiç iyi geçmemiş hayatı...
Varlığının yeniden hatırlanmasının sebebi, örgütün ‘sessiz kalma’ kuralını bozduğunun anlaşılması Dolours Price’ın... Bir İrlanda’da gazetesine verdiği mülâkatta, ABD’nin Boston Üniversitesi’nden gelen bir grubun ‘sözlü tarih’ programı için militanlık günlerini anlattığını söylemiş... IRA içerisindeki hiyerarşik yapıya ışık tutan, emirleri veren ve verilen emirleri uygulayan kişileri isimleriyle açıklayan bir ‘tanıklık’ yaptığı anlaşılıyor militan kadının...
“Londra’daki bombalama emriniGerry Adams vermişti; bazı önemli kişilere karşı suikast ve kaçırma eylemlerine teşvik eden de oydu” da diyormuş Bostonlu gruba yaptığı açıklamalarda...
Gerry AdamsIRA terörünü sona erdirmek için İngiliz hükümetiyle barış müzakerelerini yürüten Sinn Fein Partisi yöneticisi... Adams kendisinin hiçbir zaman IRA örgütüyle herhangi bir ilişkisi olmadığını söyleyip duruyor...
Artık bunun fazla bir anlamı yok; çünkü kendisiyle birlikte müzakere sürecinde yer almış Martin McGuinness’in IRA’nın lider kadrosunda bulunduğu nice sonraları anlaşıldı da bir şey mi oldu? İrlanda’da sonradan cumhurbaşkanlığı adaylığına da soyundu McGuinness; Kuzey İrlanda’ya geldiğinde, Kraliçe, onunla el bile sıkıştı.
Gazete vurucu cümleyi en sona saklamış: “Dolours Price, mülâkat yapan gruba, eğer sonunda barış yapılacak idiyse hem kendi hayatının hem de kurbanlarının hayatlarının farklı olabileceğini de söylemiş...”
Dostumun altını çizdiği cümle buydu.
Hayal kırıklığı... Genç kızlığından itibaren elinden silâh düşürmemiş, istediği okulu kazandığı halde IRA militanlığını normal hayata tercih etmiş, örgüt adına kuryelik yapmış, dış ilişkileri yürütmüş, cezaevinde işkencelere maruz kalmış birinin duyabileceği türden bir hayal kırıklığı...
‘Toplu intihar’ mı? Hâlâ bilmiyorum.