İsrail'de yerleşmelerine giden süreçte Osmanlı'nın Filistin'den çekilmesi ve İngiliz Mandası çerçevesinde geçici bağımsızlık verilmesi diğer bir önemli aşamayı oluşturur. Eylül 1920'de 16.500 kişilik Yahudi göçü gerçekleştikten bir yıl sonra İngilizler, Yahudi-Arap devletini öngören belge yayımlamışlar ancak Araplar tarafından onaylanmamıştır. Bu süreç, hâlen devam eden Arap-İsrail çatışmasını oluşturmuştur. Göçler sürerken 1929'da Araplarla Yahudiler arasında ilk çatışmalar başlamıştır. 1934'te Almanya'da Nazi iktidarıyla göç hızlanmıştır. İngiliz yönetimine karşı pasif direnç olarak Arap Yüksek Komitesi'nin oluşumunun ardından Temmuz 1937'teki Peel Raporu, ortak devletin imkânsız olduğunu ve Filistin'in taksimini öngörüyordu.
Rapora göre Filistin toprağının %17'sinde İsrail devleti kurma önerisi getirilince 1939'a kadar Arap ayaklanması olunca yayınlanan İngiltere Sömürgeler Bakanı Malcolm Mac Donald'ın "Filistin Üzerine Beyaz Belge‟, Filistin'in taksiminden vazgeçip 10 yıl içinde bağımsız Filistin Devleti kurulması, Yahudi göçünün durdurulması, Filistin topraklarını A, B ve C olarak üçe ayırıp toprak satışı bakımından ağır sınırlamalar getiriyordu ancak İkinci Dünya Savaşı'nda Arap ve Yahudilerin tepkisiyle uygulanamamıştı. Nazilerle Yahudiler arasındaki ilişkilerde 1930'larda Nazilerin Yahudi boykotunun kırılmasıyla Orta Doğu'da Alman mallarının dağıtıcısı olmaları, karşılıklı yardım üzerinde anlaşmaları, 11 Ocak 1941'de İzak (Yitzhak) Şamir İrgun adına Nazilerle resmî anlaşma imzalaması önemlidir.
İkinci Dünya Savaşı'nda Arapları karakterize eden unsurlar bölünmüşlük, lidersizlik iken Yahudiler kaçak Yahudi göçüne hız vermiştir. Yahudi terör örgütleri, yeni bir faaliyet alanı olarak savaş sonrasında İngilizlere karşı kullanmak üzere İngiliz örgütlerinden silâh ve cephane hırsızlığı, toprak satışı yönünde baskıların arttırılmasını uygularken siyasî mücadeleye devam etmiştir. 1942'de Dünya Siyonist Teşkilâtı'nın olağanüstü̈ kongresinde yayınlanan Biltmore Programı'nda "Filistin'de Yahudi çoğunluğuna dayalı bir devleti kurulduğu zaman Yahudi halka yapılan eski haksızlığın düzeleceği" belirtilerek geçmişe referansla isteklerini meşrulaştırma çabası verilmekteydi. Arap direnişinin İngilizlerce kırılması, Filistinliler önder kadrolarını bu dönemde kaybetmesi, devletleşmeye varan Siyonist iktidarın yolunu açmıştır. İngilizlerin rolü 1940'ların ikinci yarısından itibaren Siyonist örgütlerin hedefi olunca çekilince yerini Roosevelt, Churchill, Stalin'in katıldığı 4-11 Şubat Yalta Konferansı'nda Stalin'in Yahudi devleti çözüm önerisini yapması, ABD'ye Yahudi göçüyle Filistin'e ABD ilgisine bırakmıştır.
Manda görevini yerine getiremeyen İngiltere'nin Şubat 1947'de Filistin sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler'e (BM) başvurusu sonucu Filistin Özel Komitesi, Yahudi Devleti, Arap Devleti ve BM gözetiminde uluslararası bölgeyi öngören Çoğunluk Plânı ile Kudüs başkentli Federatif Devlet kurulmasını öngören Azınlık Plânı oluşturmuş, BM oylamasının Şükran günü tatili nedeniyle ertelenmesiyle paylaştırmaya karşı çıkan ülkelerin ikna edilmesiyle Çoğunluk Plânı, 29 Kasım 1947 BM Genel Kurulu'nda 33 kabul, 13 ret, 10 çekimser oyla kabul edilmiştir.