1980 yılı Amerikan Başkanlık seçimi, bugünküne benzer bir yapıda yürüyordu. Beyazsaray’da Demokrat Başkanı Jimmy Carter vardı ve rakibi Cumhuriyetçi Parti’den Ronald Reagan’dı. Başkan Carter, Ocak 1979’da dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Giscard D’Estaing, İngiltere Başbakanı Callaghan, “Batı” Almanya Başbakanı Helmut Schmidt ile Guadoloupe’da çok özel bir zirvede bir araya geldi. Carter, D’Estaing’in “Eğer halen Fransa’da yaşayan Humeyni’ye şans tanımaz ve bugün olduğu gibi Şah Rıza Pehlevi’yi sonuna kadar desteklersek ülkenin ikiye bölünmesi ve güçlü Komünist Partisi TUDEH aracılığıyla bir bölümünün Sovyetler Birliği’nin kontrolüne geçmesi kaçınılmaz görünüyor” yönündeki raporu nedeniyle “Humeyni Devrimi”ne yeşil ışık yakmıştı. Humeyni, bu zirveden yalnız bir ay sonra bir Air France uçağına konuldu ve “ülkedeki tüm komünistleri etkisiz hale getirmesi” koşuluyla Tahran’a yollandı. O da bunu hemen yaptı.
Garip ilişkiler ağı
İran’ın, tıpkı İsrail gibi, Amerikan Başkanlık seçimlerine “müdahale etme” alışkanlığı, 4 Kasım 1979 günü bir grup Humeyni yanlısı üniversite öğrencisinin Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni basması ve binadaki Amerikalı diplomatları rehine almasıyla başladı. Cumhuriyetçi aday, Reagan’ın sağ kolu olan “baba” Bush’un adamlarıyla İran yönetiminin ileri gelenleri 1980 yılının ilkbaharında uluslararası silah tüccarı Cemşid Haşimi aracılığıyla bağlantı kurdular. Reagan döneminde CIA Başkanı olan William Casey’in kontrolünde yürütülen temaslarda, Reagan-Bush cephesi İran’dan “rehine krizini” başkanlık seçimi sonuna kadar sürdürmesini talep etti.
İran ise, işbaşına gelecek yeni kadronun kendisiyle daha sağlıklı ilişki kurmasını hedefliyordu.
Carter, “rehine krizi”nin gölgesinde geçen seçimi kaybetti...
İran, yeni başkan Reagan’ın yemin etmesinden yalnız 20 dakika sonra elçilik işgalini sonlandırdı. Reagan’ın ilk icraatı ise Amerika’da dondurulmuş İran mali varlıklarını serbest bırakmak oldu.
Devamında Reagan yönetimi, o sırada Saddam’ın Irak’ı ile savaşan Humeyni İran’ına İsrail üzerinden silah sağlanması operasyonunu başlattı, bu olay, dünya siyaset tarihine İrangate Skandalı olarak yazıldı ilerleyen yıllarda.
Bunlar bizim kuşağın gözleri önünde yaşandı...
Selefist ayaklanmanın anahtarı
“Müslümanların Masumiyeti” filminin İslam coğrafyasının “selefist” kanadında başardığı kışkırtma sonrasında, filmin yapımına destek verdiği ileri sürülen, ırkçı-İslamofobik Pamela Geller cephesinden gelen bir reklam haberi, bende 1980’lerin anılarını canlandırdı. Cumhuriyetçi Parti’nin “Mormon inançlı” Başkan adayı Mitt Romney’in sağ kolu John Bolton’un yakın mesai arkadaşı Geller, New York metrosunu “Uygar insanlar ile vahşiler arasındaki savaşta uygarları destekleyin, İsrail’i destekleyin, cihadı yenin” yazan afişlerle donatmaya hazırlanıyor. Bu kampanyaya göre, Demokrat Başkan Obama, tıpkı bir dönemin Carter’ı gibi “cihadçıların rehinesi” durumunda ve Amerika’yı (bu arada İsrail’i de İran’dan) ancak bu İslam düşmanı kadro kurtarabilir!..
Ne tesadüf (!) tam bu noktada, İran Devrim Muhafızları Komutanı Caferi’nin, “İsrailile savaşa hazırlanın” açıklaması geliverdi. Tahran bugüne kadar İsrail’in “seni vururum” tehditlerini blöf olarak kabul ediyordu. Belli ki İran ve İsrail, aralarındaki savaş gerginliğini başkanlık seçimine kadar tırmandırma kararı verdiler.
Bir ittifakın ipuçları
İslam coğrafyasını, günümüzde şekillendiren üç ana akım var: 1- Türkiye, Mısır, Tunus ve Fas gibi ülkelerde yaşayan liberal-demokrat siyasi akımlar, 2-İran kaynaklı Şii radikalizm, 3- Cihad’ı tek siyasi mücadele yolu olarak gören Selefistler.
Olayların radikal Şii hareket ile Sünni radikal Selefistleri aynı noktada birleştirmesi ilginç. Bunlar, Erdoğan veya Mursi gibi demokrasi sürecinde işbaşına gelmiş karakterleri kendileri için tehlikeli buluyorlar. Tıpkı Mitt Romney ekibi ve İsrail’in Netanyahu’su gibi!..
Selefiler, Obama ve Arap dünyasının demokratik yeni liderlerini “rehin almak” için sokaklarda...
Tabii, Amerika’daki “ırkçı”ya yeni malzeme gerekiyor...
“İslam üzerine oynanan oyun” asıl budur...
Birileri, Obama’yı “Carterlaştırmak” için Müslümanlar’ı kullanıyor.
DİP NOT: İran-İsrail ilişkilerinin yapısına ilişkin bir yazımı daha hatırlatayım: İsrail-İran: GARİP İTTİFAK, 30 Ağustos 2010, STAR