Türkiye, topraklarını işgalden kurtarmak için operasyon başlatan kardeş Azerbaycan’a destek verdi.
Azerbaycan bu desteği iliklerine kadar hissetti. Sadece Azerbaycan değil işgalci Ermenistan bile bu desteğin acısıyla dünyaya ,’Türkiye’yi durdurun’ diye çağrıda bulundu.
Bu savaşta iki cephe vardı. Birisi özgürlük cephesi olan Azerbaycan ve Türkiye’den diğeri ise işgal cephesi olan Ermenistan ve destekçilerinden oluşuyordu.
Özgürlük cephesi işgal edilmiş toprakları işgalden arındırmak gibi son derece meşru bir mücadele veriyordu.
İşgal cephesi ise destekçileriyle birlikte işgalin sürmesi için çaba sarf ediyordu.
Meşruiyet kazandı, Azerbaycan Türkiye cephesi 44 günlük işgalden kurtarma operasyonundan zaferle çıktı.
İşgalci Ermenistan ve destekçileri ağır bir yenilgi aldı.
Bu sonucun meşruiyeti savunan her milleti ve her devleti memnun etmesi gerekirdi. Başta da Azerbaycan’ın sınır komşusu olan İran’ı memnun etmesi gerekirdi.
Tam tersi bir tepki ile karşı karşıya kaldık.
Bakü’deki zafer törenlerinde Başkan Erdoğan’ın okuduğu bir maniyi bahane eden İran, Türkiye’ye karşı öfke, nefret ve kin kustu.
Başkan Erdoğan’a en ağır türünden hakaretler yağdırarak siyasetçisiyle medyasıyla bir saldırı başlattı.
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Zarif’in fitilini ateşlediği bu kampanyayı İran devletinin resmen ve fiilen organize ettiği anlaşılıyor.
Medyadaki saldırı bir yana 224 milletvekilinin imzasıyla yayınlanan resmi kınama İran’ın Türkiye’ye karşı koyduğu bir devlet tavrı olduğunu gösteriyor.
Başkan Erdoğan’ın törende Laçin’in özgürlüğe kavuşturulmasını 200 sene önceki olaylara yakılmış bir mahnı/türkü ile yad etmesinin altında İran’ın toprak bütünlüğüne kastetmenin yattığını düşünmek öküzün altında buzağı arama aymazlığıdır diyesim geliyor ama aymazlık değil kasten ve bilerek yapılmış çok pis ve çirkin bir politikadır.
İsminin başında İslam bulunan bu devlet maalesef takip ettiği dış politikada İslam’a zarar vermeyi adeta ilke haline getirmiştir.
İsrail politikası sebebiyle Filistin direnişine verdiği siyasi amaçlı destek dışında Yemen’de, Suriye’de, Lübnan’da ve Irak’ta takip ettiği mezhepçi politikadan zarar gören tek kesim Müslümanlar olmuştur. Müslümanlara karşı Ortodokslarla işbirliği politikası da cabası.
Azerbaycan Ermenistan ihtilafında ise mezhepçiliği de bir kenara bırakıp Azerbaycan zaferini Erdoğan karşıtlığıyla gölgelemeye çalışmıştır maalesef.
İran’ın Ortadoğu’daki mezhepçi politikalarının da aslında bir aldatmaca olduğu böylece ortaya çıkmıştır. İran’ın çoğunluğu kendi mezhebine mensup olan Azerbaycan’ın yanında durması gerekirken tam tersine Ermenistan’a lojistik destek sağladığı iddia edilmiştir ve o iddiaları çürütememiştir.
İran güçlü bir Azerbaycan istememektedir!
Bu yüzden de Türkiye’ye saldırarak, Azerbaycan zaferini karalamayı tercih etmiştir.
İşgale karşı yürütülen savaş İran için de Türkiye için de bir mihenk taşı olmuştur.
İran çoğunluğu Şii olan Azerbaycan’ın yanında durmak yerine karşısına geçerken çoğunluğu Sünni olan Türkiye bütün imkânlarıyla Azerbaycan’ın yanında durmuştur.
Bu duruş Başkan Erdoğan iktidarlarına karşı yürütülen Sünnici İhvancı iddialarını da çürüten önemli bir mihenk taşıdır.
Hülasa, İran da Türkiye de devlet geleneği olan büyük ülkelerdir. Ancak Türkiye meşruiyet zemininde politika yürüterek önce insan mottosunu somutlaştırmış ve takdir edilmiştir; İran ise bırakın insanı kendi din kardeşlerine zarar verecek politikalar takip ederek siyaseten de kaybeden taraf olmuştur.
Zaten Başkan Erdoğan aleyhine yürüttükleri algı operasyonu da Azerbaycan Ermenistan savaşında yenilmişlik duygusuna kapılmışlığın bir tezahürüdür.
İnşallah bu savrulmuşluktan tez zamanda kurtulurlar!