1998 senesinde Almanya’nın Dışişleri Bakanı Fischer, Azerbaycan’a gelmişti ve Azerbaycan’daki önde gelen medyacılarla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve siyasi parti liderleri ile görüşmesi sırasında, dikkatimi çeken bir kaç soru sormuştu:
Azerbaycan’da, İran etkisi mümkün mü?
Azerbaycan’da, İran’daki dini eğilim mümkün mü?
Azerbaycan’da, İslam’ın siyasal hayata entegrasyonu mümkün mü?”
Büyük çoğunluk gülerek bunun mümkün olmadığını ve hiç bir zaman da mümkün olmayacağını ısrarla dile getirmişti.
Hakikaten da bu soruların sorulduğu yıllarda, İran’ın etkisini bırakın bir tarafa, İran nefreti hat sayfadaydı.
İran küçümsenirdi. İran; Ermenistan’a verdiği ekonomik destekten dolayı ve İran’daki Azerbaycan Türklerine uygulanan baskılar, İran’a karşı bir tutumsergiletmekteydi. Lakin “1979 öncesindeki İran’a, Sovyet döneminde bir sempati söz konusuydu” desem doğru olur.
İran karşıtı görüşün siyasi kanadını ise, Azerbaycan’ın özgürlük hareketi lideri rahmetli Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey oluşturmuştur. Bugün de İran’a karşı tutumu Elçibey ekolünden çıkmış, siyasal hareketler sergilemektedir.
Elçibey topluma, İran rejiminin İslam’ı kullandığını, Şii mezhepçiliği ile esasında Türkiye ile aramızda sınır oluşturmaya gayret ettiğini hep söylerdi.
Cumhurbaşkanı olurken, İran’a karşı sert tutumuyla Tahran’ı çileden çıkarmıştı.
Yazımın başında da belirttiğim gibi, Alman Dışişleri Bakanı Fischer’in o zaman ki sorusuna Azerbaycan’da herkes aşağı yukarı aynı cevap vermişti.Mümkün değil...
Aradan seneler geçti. İran’ın oluşturduğu dini hattın etkisi, bir zamanlar sadece Azerbaycan’ın İran’la olan sınır bölgelerindeki bazı köylerde ve Bakü’nün birkaç köyünde benimsenirken, artık Azerbaycan’ın her bölgesinde karşılığı var gibi!
Bu yıllar içerisinde İran hiç durmadan çalıştı. İran’ın sağlık sistemi, yüzlerce Azerbaycan vatandaşını sağlığına kavuşturdu. Hem de çok ucuz fiyatlara!
İran’ın kültür merkezleri olağanüstü çaba harcadı. STK’lar kuruldu. Parasal destek verdi. Siteler, portallar, gazeteler kuruldu. Yerel televizyonlarda İran aleyhtarlığı yayınları sonlandırmak için, destek verdikleri yeni sinema ve dizi projelerini hayata geçirdiler. Yani bildiğiniz, akıllıca ve uzak hedefi planlayarak çalıştılar.
İran; İsrail’in, Azerbaycan’daki etkisinden hep rahatsız idi. Onun önüne geçen hamleler yaptı. İçeride taraftarlarını artırabildi. Sadece bir çağırma ile beş yüz bin insanı sokağa dökebilecek gücünü ise son Aşure törenleriyle, hep beraber seyrettik. O insanların büyük çoğunluğu samimi, dindar ve Ehli Beyt sevdalısı insanlardır. Gel gör ki, yönetenler ve üslupları nedir?
İran bayraklarını, artık her dini eğilimli toplantı veya itiraz nitelikli protestolarda görmemiz sıradan olay olmaya başladı.
İran’dan dini bir şahsiyet Azerbaycan’a geldiğinde, onun elini öpmek isteyen onlarca kişi de gördük, bu süreç içerisinde.
Bugünlerde Azerbaycan’da dindarlara karşı hükümetin sert tutumunu protesto edenler de, İran eğilimli dini gruplardır. Ülkede dindar kişilerin hapsedilmeleri de, bu zemini daha da aktif ve hareketli gruplara dönüştürmektedir. Şu anda İran dini anlamda, Suudi Arabistan’a bağlı selefi gruplarla yarışmakta ve bu alanın başka dini mezheplerle dolmasından rahatsız olmaktadır. Sanki Azerbaycan, babasının malı gibi yani...
Türkiye’den gelen dini cemaatlerin etkisi, önceki yıllarla kıyasta çok zayıf ve sadece belli Sünni bölgelerde boy göstermektedir. Bu gruplarda; hem yerli yöneticiler tarafından, hem de İran’ın desteklediği gruplar tarafından sıkıştırılmaktadır.
Azerbaycan Hükümeti dini eğilimden korkuyor. Bir zamanlar hiç aklına bile getirmedikleri, şimdi ciddi rakip olarak başkaldırmaktadır.
Bu tablo Azerbaycan’ı yeni sıkıntılara tanık edecek niteliktedir. İran’ı “yok” hesap ederken, önümüze “var” olan bir İran stratejisi çıkmaktadır. Hem de sessiz ve sinsice...!