Yazılarımda hep yazmışımdır: "Baskıcı rejimler kendi içindeki seslere kulak vermez ise halkının hassasiyetlerini gündeme almaz ise, küresel güç bu fırsatı kendisine gerektiğinde kullanır..." diye.
İran sosyolojisi, kolay anlaşılır ve üzerinde "basit" cümleler ile "izah" edilecek "sosyoloji" değildir.
İran üzerine çokça kitap okusakta, konu üzerine sahayı iyi bilmeden yorum yapmak; sınıfta kalmak anlamı taşıyor.
İran dış politikası da kendine has çelişkiler ile zengindir. İran dini devlet üzerinden okuma yapsada, "Pers milliyetçiliği" ile harmanlanmış "damarı" inkar edilemez.
Son günler İran'daki "karışıklık" ve "sebepleri", hele dünyadaki son olayların "paralelinde" ciddi endişe sebebi olarak karşımızda...
Rusya-Ukrayna savaşı akabinde, bu olaylar özellikle "gençler" ve "kadınlar" üzerinde ağırlıklı olarak "cereyan" etmesi, üzerinde ciddi "düşünülmesi" gereken durumdur.
Biden'i "ciddiye" alırsak, "Yakında İran özgürleşecek..." cümlesi, karşılıklı "gerilimin" artışına sebep oldu.
Tabii İran içindeki rejime ve dayatmalarına karşı olan yapıların, ABD eğilimli yıkım projelerine nasıl bakacağı sorusu önemlidir. Çünkü Suriye ve Irak yıkımı, bölgede tüm halklar için de "acı" örnektir ve bu sebeptendir ki; ABD'nin "özgürlük " beyanı, yönetim ve rejimlerine karşı olsalar bile, devletlerin yıkılmasına aklı başında kimsenin "rızası" söz konusu değildir.
Tabii İran kendi politikaları ile, komşuları olan Türkiye ve Azerbaycan'a karşı da ciddi çalışmalar içinde olmuştur.
44 günlük Karabağ'ı işgalden kurtarma savaşında ve sonraki dönemde de İran'ın, Ermenistan yanında açıkça yer alması; otuz yıllık arka plan tutumunu da ortaya çıkarmış oldu.
Şimdi İran karışıyor. Ahlak polisi, kadın ve başörtüsü başlıkları ile başlayan sürecin, geniş çaplı olaylara dönüşmesi ise, İran devletinin, "basiret gözünün" kapalı olduğunu da karşımıza çıkarmış oldu.
Toplumu sürekli ortak düşman üzerine odaklayan Molla rejimi, bu sınavdan nasıl çıkacak?
Etnik kimlikler, özellikle Kürt ve Türk faktörünün kaşındırılması da, "ciddi" sinyal olarak görülmeli.
Tabii "kaşındırılmak" derken, İran'ın; Azerbaycan sınırında tatbikata başlaması ve Ermenistan konusunda, özellikle "Zengezur koridoru" üzerinden, Azerbaycan ve Türkiye "tezlerine" karşı koyma gayreti, İran'daki Azerbaycan bölgesi insanlarının sokaklara dökülmesine "tekan" oldu.
İran konusunda ister israil, isterse ABD'nin zaman zaman değişen ve bazen de "destek" veren; bazen de rejim karşıtı tutumları ise, ayrıca analiz konusu olmalıdır.
İran'da rejim değişimi isteğine, özellikle Batıda "muhacir" olarak yaşayan "rejim karşıtlarının" arzuları ile Batı çıkarları üst üste gelecek mi?
Pehlevi ailesi dahil, Avrupa ve Amerika'da yaşayan "zengin" İran'lı molla rejimi karşıtı muhalif yapı, süreci "pekiştirme" peşinde olduğu açıktır.
Etnik kimlikler üzerinden İran karşıtı ortam oluşturma eğilimi ile, İran'daki rejime muhalif olan Batı'daki iranlıların arzuları aynı değildir.
Dolayısı ile rejimin yöntemlerine, baskısına karşı durmak ile; İran devletine karşı durmak arasındaki "farkı", İran yönetimi sonuna kadar kullanacaktır. Bu "ince çizgi belirleyici çizgi olarak karşımıza sık sık çıkacak türdendir .
İran, çokça dengeleri olan, dışarıda ve içeride farklı bileşenleri ile zengin bir yapıdır.
Bölgesel felaketin çıkması için, her türlü yolu "deneyecek" olan bu yapı, duygusal "refleksler" ile "yorumlanamaz" ve "yorumlanmamalıdır".