Azerbaycan’ın meşru vatan savunmasının sadece güney Kafkaslarda değil daha geniş ölçekte dengeleri sarstığına, oyuncuları şaşırttığına şüphe yok. Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgalinde motivasyonun ve lojistiğin Moskova’dan sağlandığı herkesin bildiği bir sırken Rusya’nın bugünkü sessizliği konjonktürel olarak yorumlanıyor.
Sahayı ve olası masayı doğru anlayabilmek için İran’ın koordinatlarını ve sebeplerini de iyi bilmek gerekiyor.
Yakın dönemde Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, bölgedeki çatışmalı alanlarda varlık gösteren İran bu kez nerede peki, ne yapıyor? Pozisyonu, hedefleri, korkuları nedir?
İran dış politikası ve modern dönem Şiî sekülerleşme süreci çalışan, ORSAM İran Uzmanı Doç. Dr. İsmail Sarı bugün köşe konuğum. Sarı, halen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde öğretim üyesi.
İRAN TARAFSIZ DEĞİL, ERİVAN’DAN YANA
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ ihtilafında İran tam olarak nerede duruyor?
İran, Ermenistan ve Azerbaycan ile ortak sınırları olan ve her iki ülkede de etnik kökleri olan topluluklara ev sahipliği yapan bir ülke. Özellikle ülkesindeki kalabalık Azeri Türk nüfusu nedeniyle de hassas bir pozisyonda. Ancak, İran retorikte Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü savunduğunu ve Dağlık Karabağ sorununda pozitif tarafsızlığı ya da aktif tarafsızlığı benimsediğini söylese de “tarafsız” değildir. Örtük olarak Ermenistan’ı desteklemektedir. Bu açıdan, Devrim Rehberi Ali Hameney’in Uluslararası İlişkiler Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti’nin 5 Ekim tarihinde Kayhan Gazetesine verdiği röportajda Azerbaycan’a askeri destek veren Türkiye’yi suçlayan ifadeleri dikkat çekicidir. “Türkiye'yi, çatışmanın taraflarını savaşa teşvik etmek yerine, iki tarafı da barış yapmaya teşvik etmesini tavsiye ediyoruz.” diyen Velayeti, “Türkiye neden savaşı sürdürmekte ısrar ediyor? Mümkünse, savaşın sona ermesine yardımcı olmalıdır” ifadelerini kullanmaktadır. Çözümün askeri olmadığını, sorunun siyasi olarak çözülmesi gerektiğini söyleyen Velayeti “bu nedenle, herhangi bir tarafın askeri harekatına karşı çıkıyoruz” demektedir. Aslında bu ifadeler İran’ın Karabağ Sorununa dair politikalarının örtük yönlerini de ortaya koymaktadır.
Rusya 30 yıl önce Azerbaycan’ı yaralı bırakmak, Türkiye ile bağını koparmak maksadıyla Ermenistan’ın açıkça arkasındaydı. Elçibey’i iktidardan düşürün darbeyi de onun ittirdiğini biliyoruz. Dağlık Karabağ işgal edilirken pozisyonu neydi İran’ın?
İran o dönemde Ermeni işgalini kınadı hem de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtti. Retorikte tümüyle Azerbaycan’ın yanında olduğunu ifade ederken savaşta el altından Ermenistan’a desteğini sürdürdü. Ayrıca, Rusya o dönemde Ebulfez Elçibey’in Halk Cephesine karşı muhalefeti organize ederken, İran da destek vermeye başladı. İran bir taraftan Haydar Aliyev ile ilişkilerini yoğunlaştırırken diğer taraftan da Suret Hüseynov ile irtibat kurdu. Bilindiği gibi 1993’de Hüseynov, Gence’de Elçibey’e karşı isyan başlatmış ve devrilmesinde etkili olmuştur. Sonrasında Aliyev cumhurbaşkanı, Hüseynov başbakan olmuştur.
TAHRAN İLE BAKÜ RAKİP KAMPLARDA
Güvenlik ve stratejik açıdan İran’ın ne tür bağları var Ermenistan ile?
İran ile Azerbaycan'ın rakip kamplarda yer aldığı söylenebilir. Tahran yönetimi, Azerbaycan-ABD-İsrail iş birliğini dengeleyecek Ermenistan-Rusya-İran vektörünü etkin tutmaya çalışmaktadır. Ayrıca Tahran yönetimi Güney Kafkasya’da hem Türkiye’nin hem Batı’nın etkisini azaltmak için Moskova ve Erivan ile uyumlu politikalar takip etmekte, Rusya’yı doğrudan karşısına almamaya dikkat etmektedir. Bu açıdan İran’ın geleneksel Ermenistan politikası; Güney Kafkasya’da hem Azerbaycan’a hem de Türkiye’ye karşı dengeleyici olarak Ermenistan’ı desteklemek olmuştur. Ancak burada Ermenistan’ın da en az Azerbaycan kadar Batı'ya yakın olduğunu ve İsrail ile iyi ilişkiler kuruduğunu da ifade etmek lazım. Biliyorsunuz Moskova, Paşinyan hükümetinin bu politikalarından rahatsızlık duyuyor. Son dönemde yaşanan çatışmalarda Rusya’nın Azerbaycan’a karşı sessizliğini Ermenistan’ı cezalandırma politikası olarak değerlendirenler mevcut.
İRAN KARABAĞ SORUNU ÇÖZÜLSÜN İSTEMEZ
İran neden korkuyor Azerbaycan’dan?
İran, güvenlik tehdidi olarak algıladığı irredantist Elçibey ve Halk Cephesi iktidarının Haziran 1993’de sona ermesinden sonra bir süre rahatlamıştır. Ayrıca Azerbaycan-Ermenistan çatışması, İran için Azerbaycan’a yönelik endişelerini giderme imkanı doğururken, soruna kalıcı çözüm bulunmasını sabote ederek Azerbaycan’ın enerjisinin büyük bir kısmının bu alana harcanmasını da hedeflemiştir. Ancak, rejimin başarısızlığı ile ülke içinde muhalif hareketler yükselirken, paralel olarak kalabalık Azeri Türk nüfus arasında Türk milliyetçiliği de İran’da yükselmektedir. İran etnik bölünme kaygıları olan bir ülkedir. İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından SSCB'nin desteğiyle ülke topraklarında kurulan Azerbaycan Özerk Yönetimi ve Mehabad Kürt Cumhuriyeti hala akıllardadır. Ayrıca İran ülkesindeki kalabalık Azeri Türk nüfusun yüzünü Türkiye’ye ya da Azerbaycan’a dönmesini istememekte bunu da ülke bütünlüğü ve istikrarı, rejimin güvenliği için bir tehdit olarak görmektedir.
İRAN’IN DA, ERMENİSTAN’IN DA EKONOMİSİ ÇÖKMEK ÜZERE
Türkiye ve Azerbaycan sınırlarını kapatmanın yanı sıra ekonomik ambargo da uyguluyor Ermenistan’a. İran bundan nasıl faydalanıyor?
Türkiye ve Azerbaycan’ın ablukasında olan Ermenistan’la, ABD yaptırımlarına maruz kalan İran’ın ekonomileri çökmek üzeredir. Aralarında çok büyük bir ekonomik aktivite olmamasına rağmen, Ermenistan ve İran’ın birbirlerine jeo-stratejik ve jeo-ekonomik olarak ihtiyaçları var. İki komşusu Türkiye ve Azerbaycan’ın ikisiyle de sınırları kapalı olan Ermenistan, ekonomik ve lojistik açıdan İran’a muhtaçtır. ABD’nin İran’a karşı “maksimum baskı” kampanyası, Tahran’ı yaptırımları aşmak için alternatifler bulmaya zorlarken, İran kamyonlarla akaryakıt taşımacılığına ek olarak Ermenistan bankaları ve şirketleri aracılığıyla para transferleri yapmaya çalışmaktadır.
ARABULUCULUK TEKLİFİ DİPLOMATİK RETORİK
Ermenistan’ın Temmuz’da Tovuz, Eylül’de Karabağ saldırılarına Azerbaycan güçlü şekilde cevap veriyor. Dünya ateşkes ve müzakere çağrısı yapıyor ancak Azerbaycan da Türkiye de Erivan’a işgal ettiği topraklardan çıkmasını şart koşuyor. İran ise arabuluculuk teklif ediyor. Bu ne anlama geliyor?
İran, önceleri bazı stratejik kazanımlar elde ettiği Güney Kafkasya’daki krizin tırmanmasını artık son zamanlarda hem iç hem dış faktörlerden ötürü istememektedir. Dolayısıyla İran iki tarafı da gerilimi daha fazla tırmandırmaktan kaçınmaya çağırıyor ve sorunun diplomatik yollarla çözülmesi için, reel karşılığı olmadığını kendisinin de bildiği, arabulucu olmayı teklif ediyor. Ancak, Türkiye-Azerbaycan tarafından bilinen İran’ın tarafsız olmayan pozisyonu bu teklifin önündeki büyük engel olmakla birlikte, Rusya’nın “yakın çevre” olarak tanımladığı bölgede İran’ın rol oynamasını kabul etmeyecektir. Rusya bu bölgedeki diplomatik, siyasi, güvenlik ve ekonomi alanlarındaki tüm girişimlerde kendisinin dışındaki aktörlerin önemli rol almasına soğuk bakmaktadır. Bu teklifi diplomatik retorik olarak okumak mümkün.
İRAN’DAKİ AZERİ TÜRKLERİ ÇOK TEPKİLİ
İran’daki Azerbaycan Türkleri İran’ın Azerbaycan siyasetini nasıl etkiliyor?
İran’ın 30 yıldır sürdürdüğü geleneksel politikaları Azeri Türklerinin yoğun tepkisi nedeniyle sürdürülebilir değildir. Geçtiğimiz hafta, sosyal medyada, Tahran ve Tebriz dahil bir çok şehirde yapılan gösterilere dair videolar paylaşıldı. Protestocuların "Karabağ bizimdir ve bizim olmaya devam edecek" sloganları attıkları duyuluyordu. Tahran yönetimi aldığı tüm tedbirlere rağmen bu gösterileri engelleyemiyor. Ayrıca geçen hafta Azeri Türklerinin çoğunlukta olduğu dört vilayette, Batı Azerbaycan, Doğu Azerbaycan, Erdebil ve Zencan'da Devrim Rehberi Hamaney’in temsilcisi olan Cuma imamları Bakü'ye destek amacıyla ortak bir açıklama yaptı. Bu da rejimin içinde yer alan bazı Azeri Türkleri ile rejimin politikalarının ayrıştığının ve sistem içinde çatlaklar oluştuğunun net bir göstergesidir. Bu durum İran’ın Azerbaycan’a yönelik bahsedilen politikaları sürdürmesinin önündeki artık en büyük engeldir. İran’da bunu gören siyasi elitler olmakla birlikte devlet aklı net değil. Bu elitlerden biri de İran devriminin teorisyenlerinden Ayetullah Murtaza Mutahhari’nin oğlu ve eski Meclis Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari’dir. Mutahhari “Dışişleri Bakanlığı, Karabağ konusunda daha önceki Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında olduğu gibi etnik kaygılarla Ermenistan tarafında yer almamaya dikkat etmelidir. Sadece ateşkes istemek ve tarafları müzakereye davet etmek yeterli değildir, hangi tarafın haklı olduğunu görmeliyiz” diyerek Tahran’ın politikalarına eleştiriler yöneltmiştir.
TAHRAN STATÜKO SÜRSÜN İSTİYOR
Azerbaycan taarruzdan vazgeçmez, Rusya askeri olarak devreye girerse İran ne yapar?
Tahran yönetimi, Ermenistan işgalindeki Dağlık Karabağ sorununda statükonun korunmasından yanadır. Azerbaycan’ın Karabağ’da tekrar egemenliğini tesis etmesini ve bölgede güçlenmesini, model olmasını ve Türkiye’nin burada etkinlik kazanmasını istememektedir. Ancak yaşanan çatışmalar İran’da iç istikrarı bozucu etki yaratmakta, kalabalık Azeri Türk nüfusunu hareketlendirmektedir. O nedenle İran’ın paradoksal bir durumu söz konusu. Bu durumun İran açısından Rusya ile ilişkiler boyutu da vardır. Bilindiği gibi Ermenistan’ın Azerbaycan karşısında yenilme ve işgal altındaki bölgelerin Karabağ da dahil kurtarılması ihtimali, statükodan yana olan Rusya’yı endişelendirmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan’ın ilerlemesi devam ederse Rusya’dan dengeli bir müdahalenin gelmesi beklenebilir. Ancak, İran’ın bu çatışmalara müdahil olması ya da arabulucu rolü oynayabilmesi olası değildir.