Uzun zamandır, Suudi Arabistan’ın İran içerisindeki etnik gruplara yönelik bir çalışması söz konusudur. Uzun zamandır, Suudi Arabistan üzerinden İran’ın kışkırtılması dikkat çekecek kadar aşikârdır. İran’ın içerisinden çıkan seslere baktığımızda; Devletin, Ruhani temsilinde farklı, Dini Lideri temsil eden Devrim Muhafızlarının tavrı farklı boyuttadır. Hamaney’in güdümündeki Devrim Muhafızlarının sert ve milliyetçi tavrı, Trump’a yönelik sert beyanlarla Ruhani’nin ve İran Devletinin diplomatik ağzının farklı beyanlarda bulunmasını da, çelişkiden daha ziyade, düşünülmüş ve içeriye farklı, dışarıya farklı seslenme gayreti olarak yorumlamakta yarar vardır.
Bir kaç gün önce, İran’ın önemli resmi gazetesi olan Keyhan, attığı bir manşetten dolayı, iki günlük yasakla karşı karşıya kalmış. Bu gazete; Şah döneminden mevcut devrim sonrası, Dini Lidere bağlandı. Keyhan gazetesinin, Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari’dir. “Soyadının, Ayetullah Şeriatmedari ile bir bağı var mı” sorusunu sorduruyor! Hayır, ne akrabalık, ne de genelde bir bağı yoktur. Gazeteye verilen iki günlük yayın yasağı cezası ise, attığı manşete bağlı. “Riyad’dan sonra, sıra Dubai’de” başlıklı manşeti, Ruhani ve ekibini rahatsız etmiş! Bugüne kadar faaliyetlerinde, sadece Dini Lider eksenli duruşu olan Şeriatmedari’ye, kimsenin yasak getirecek durumu söz konusu olmazken, bu yasak kararı, devletin dışarıya verilen sert beyanlara ihtiyatlı baktığının işaretidir. Başka taraftan da Araplarla savaş noktasına getirilme gayretine karşı, oyun bozma gayreti gibi görülmektedir.
Ruhani, gayretle bir şey yapmakta! Suudi Arabistan’ı ve dünya ile dengeli yürümek, kavgadan mümkün mertebe uzak durmak ve savaşmadan çıkarları koruma yolunu takip etmekte. Dini Lider ve ona bağlı olan Devrim Muhafızları gibi önemli faktörlerin ise İran devlet milliyetçiliğini, mezhep duyguları üzerinden savaşa hazırlık mesajının verilmesi ise tamamen içerideki dengeyi koruma adına yapıldığı görülmektedir. Yani İran Devleti; Ruhani üzerinden dışarıya yumuşak, Dini Lider üzerinden ise içeriye sert mesajlarla kompozisyon kurmakta!
Bir kaç gün önce Çarşamba günü akşam saatlerinde, İran vatandaşı olan Arap kökenli aktivist İran’ın Ahvaz bölgesi doğumlu Ahmet Nisi, daha ziyade Ahmet Mola ismi ile tanınan kişi Hollanda’da evinin önünde silahlı saldırı ile öldürüldü.
Burada iki tahmin yürütülmektedir. Birincisi, bu İran’ın kendisine yönelik tehlikeli gördüğü Arap kökenli aktivistin ortadan kaldırmasına dair operasyonu. İkincisi ise tam tersi, İran ile Suudi arasındaki savaş fitilini alevlendirecek ortamı kurgulamak isteyen dış güçlerin operasyonu.
Dikkatinizi bir olaya çekmek isterim. Hatırlarsanız Ukrayna’da ta yıllar önce Turuncu Devrim olayları, bir aktivist gazetecinin öldürülmesi süreci ile başlatıldı. Kuçman’ın devrilmesi süreci, o olayla birlikte başlandı. Bu sürecin Soros tarafından desteklendiğini, sonralar çeşitli analiz ve belgelerin ortaya çıkması ile daha farklı bakmamıza zemin oluşturdu. Şimdi, İranlı Arap milliyetçisi aktivistin bir kaç gün önce Hollanda’da öldürülmesi, biraz o olayı hatırlattı nedense bana!
Şimdi geçelim esas meseleye. İran ekonomik olarak sıkıntı içerisinde! Lakin her tür sıkıntıya karşı koyacak ideolojik alt yapıya sahip zihniyeti söz konusudur. Zaten bazı toplumları ayakta tutan ve baskılara karşı koymanın en önemli materyali, bu meseledir. Uzun zamandır Suudi birilerinin İran içerisindeki etnik gruplarla, özellikle Türklerle ilgilendiklerini aylar önce yazmıştım. Anlaşılan o ki; İran sosyolojisi, hayli zamandır farklı yollarla anlaşılmaya tabi tutulmaktaydı. Suudi Arabistan’daki tutuklamalar ve yolsuzluk iddiaları üzerinden yeni dizaynı, Trump’ın senaryosu olarak okumaktalar. Trump’ın damadının bir kaç defa oraya gitmesini de, İsrail odaklı bakış açısının devrede olduğuna dair analizleri devreye sokmakta. Bu arada Rusya’nın, İran’a yönelik Suudi ataklarına sessizliğine, İran şimdilik anlam veremiyor. Lakin Rusya’nın bu duruma sessizliği, geçici sükûnetten başka bir şey değildir. Tam da bu dönemde en fazla analiz edilen şey, İran’daki etnik gruplar üzerinde, özellikle “Türkler üzerinde kimler etkili olacak” sorusudur. İran’daki Türkler üzerinde, Türkiye ve ABD’nin etkili olduğunu söylemekte yarar vardır. İsrail’in; dışarıdaki İranlı muhacir milliyetçi gruplar üzerinde çalıştıklarını da göz ardı edemeyiz. Lakin İran’daki etnik Türkler üzerinden Suudi çalışmalarını, boş faaliyetler olarak okunmalı. Oradaki Türkler için Suudi Arabistan gayretleri ciddiye alınmayacak ataklar olarak görülmektedir. Kerkük’teki gibi görmezden gelinen bazı durumlar, nihayette karşımıza istenmeyen durumla çıkabiliyor. İran’daki Türklerle, ABD’nin değil Türkiye’nin ilgili olması, coğrafyadaki istikrar açısından çok hayati olabilir. Tabii ki Türkiye devreye girmek isterse…