Akşam saatlerinde ajanslara düşen bir “son dakika” haberi olduğuna bakmayın. İsviçre’de varılan İran uzlaşısı, tarihi nitelikte bir gelişme olarak kayıtlara geçecek. Ancak garip giden bir şeylerin olduğu da daha ilk dakikalardan itibaren gözlemleniyor.
Günlerce “anlaştılar”, “masayı terk ediyorlar”, “Lavrov geldi”, “Kerry ayrılacak” notları arasında takip ettik İran ile P5+1 görüşmelerini... İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi (yani P5), ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya’nın yanı sıra Avrupa Birliği tarafları bir buçuk yıldan fazladır defalarca bir araya geldiler. Sonunda İran’ın nükleer zenginleştirme programında önemli bir indirime gidilmesi ve buna karşılık da İran’ın üzerindeki ekonomik ambargonun kaldırılması yönünde bir adım atıldı. Daha basit ifadelerle anlatmak istersek, anlaşmakta anlaştılar. Söz kestiler bir anlamda. Nikah tarihi alındı. Asıl adım, Temmuz ayında atılacak. Ama bu evliliğe karşı olan o kadar çok taraf var ki...
Yıllarca kan davası gütmüş iki ailenin çocuklarının evlilik planına benziyor, İran ile Batı’nın dün vardığı uzlaşı.
Öncelikle ABD Başkanı Barack Obama’nın seçimler öncesi sadece 20 ayının kaldığını bir tarafa not edelim.
İran ve ABD’deki “hardliner”lar anlaşma ihtimalini bile kabul etmemeye yeminliler. İşte bu nedenle neredeyse eş zamanlı olarak ABD Başkanı Barack Obama ile İran Dışişleri bakanı Cevad Zarif kameraların karşısına geçtiler ve her birisi de anlaşmayı kendileri açısından “zafer” olarak sundular.
İran, uranyum zenginleştirme hakkını korumuş olmayı (%3.67 oranı), Obama da bu adımın atılmaması durumunda savaş riskinin de azımsanmaması gereken bir olgu olduğunu ifade ederek, anlaşmayı “satmaya” çalıştı.
Tahran’dan gelen coşkulu görüntülere ve sosyal medyaya bakacak olursak, İran kamuoyu bu anlaşma ihtimalini “satın aldı”, Washington’dan gelen ihtiyatlı mesajlara kulak kabartacak olursak da, ABD kamuoyu son derece mesafeli. ABD basınında, anlaşmanın hemen ertesinde Obama’yı bombardıman altında bırakan yorumların yoğunluğu da dikkat çekiciydi.
“Obama, başkanlığını 30 yıldır ABD düşmanlığı yapan İran devrimi ulemasının ellerine verdi,” cümlesi, CNN kanalının internet sitesinde yer alan bir analizden. Washington Post’da yazan Michael Gerson da konuyla ilgili analizine “İran’ın önemli kazanımı” başlığını attı.
Evet Gerson, eski başkan George W. Bush ekibinden ve hatta onun konuşmalarını kaleme alan isim ama Obama’ya yakın siyasetçilerin de şöyle bir “sersemlediğini” not düşelim.
Anlaşma planının neredeyse 15 yıla yayılan bir takviminin bulunduğunu da burada vurgulayalım. İsrail’in tepkisi, Yahudi lobisinin Washington’da bu anlaşmaya karşı presini sertleştireceğini de gösteriyor.
Tepkili olan tek ABD müttefiği İsrail de değil. Yemen satrancında İran ile karşı karşıya savaşan Suudi Arabistan da bu anlaşmadan son derece rahatsız.
Suriye, Irak ve Yemen, ABD-İran hattını iki karşıt cepheye dönüştüren konu başlıkları.
Kısacası uzlaşının önünde o kadar çok ve güçlü engeller var ki... Ama soğuk savaş hayaletini geride bırakmış olan küresel dengenin, İran-Batı hattındaki örtülü soğuk savaşa da daha fazla tahammülü kalmamıştı. Yukarıda sıraladığımız engellere rağmen, uzlaşı yönünde atılan adım altın değerindedir. Dünya medeniyetinin önemli merkezlerinden İran’ın dünya sahnesine dönüşü hayırlı olacaktır.Tabi bu dönüşün artçı şokları da Suriye ve Irak’ta görülecektir. Buna da hazırlıklı olmak gerekir.