Fransa'nın İran üzerindeki "etkisi" ve siyasi "eliti" ile ilişkileri "derin" ortaklığa dayanıyor. İster Şah dönemi, isterse İslam "devrimi" ile hakimiyete gelen "ekip", Fransa ile beraber hareket etti. Fransız ekolü eskiden de, İran'ın elit ailelerinin "esas" seçeneklerindendi.
Ermeni lobisinin en etkili olduğu ülkelerin başında da Fransa durmaktadır. Fransa'da, Ermeni asıllı çokça isim; siyaset, ekonomi, sanat ve medya dünyasında etkili noktalara gelmiştir.
Ermenistan'ın, yeni yönetimi Paşinyan ve ekibinin de Fransız ekolü ile hareket ettiği açıktır. Ermenistan-İran ilişkilerinin "dostluk" ve "ortaklık" noktasına evrilmesinde, Fransız "siyasetinin" etkisi gizli bir durum değildir.
Şimdi dünyada taşlar yerini oturmaya başladığı bir dönemde, yeni ittifaklar ve güç merkezlerinin de masaya oturacağını; uzun zamandır yazanlardanım. Yeni küresel sistem beraberinde yeni bilinen ve gizli ortaklıkları da meydana çıkarmaktadır.
Fransa-Ermenistan-İran ilişkilerini, bir de bu yönden değerlendirelim. Her üçünün ortak menfaatlerine bakılırsa, bu dayanışma içerisinde Türkiye ve Azerbaycan "karşıtlığı" söz konusudur. Fransa her zaman Kafkasya'ya sokulma peşindedir. Ortadoğu ve Afrika'daki varlığına benzer "varlık" gösterme gayretindedir.
Meşhur Fransız yazarların, Kafkasya seyahatleri üzerine çokça "kitapları" mevcuttur. Seyahat, mutfak, gelenek, kültürler; hatta haritalar üzerine tonlarca yazılmış eserler vardır. Fransız dili ve kültürü; Rusya'nın da etkisi ile Kafkasya'da yaygınlaşması başlamıştır. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllar ciddi örnekler ile doludur.
Rusya Çarlık sistemine "eğitim" ve "yaşam" tarzına da etki etmiş Fransız kültürü, coğrafyanın tamamına olmasa da; bölgenin "elit" ve "zengin" ailelerinin odak noktası olmayı başarmıştır. Kafkasya, İngilizler kadar Fransa ve Almanya'nın da ilgi "coğrafyası" oldu. Çünkü coğrafya Rusya ve Osmanlı'nın ilgi ve etki alanı bir coğrafyaydı. Bu coğrafya "petrol" ve "zenginlikler" coğrafyasıdır.
Günümüze gelince, Fransa-Ermenistan ve İran ortaklığı, Rusya'ya rağmen "Rusya karşıtlığı" konusunda başarılı olamıyor. Türkiye ve Azerbaycan konusunda ise, ortaklık yapma gayretleri açıktır. Fransa'nın her konuya müdahil olma arzusu ve özellikle Türkiye'nin etki alanlarına talip olma hevesi, giderek daha fazla görünmeye başladı.
İran içindeki durumları, taşlar yerine oturdukça daha net anlayacağız. Ama unutmamamız gereken durum şu ki; İran içindeki siyasi rüzgar ne tarafa eserse essin, Fransa için orada bulunmak hayatidir. Dolayısıyla, ister şimdiki siyasi iktidar; isterse sonraki dönemlerde muhtemel eğilimler, Fransa merkezli siyasetin "yansıması" olarak karşımıza çıkacaktır.
Tabii coğrafyada bir de Rusya, İngiltere ve Türkiye faktörü vardır. Rusya ve İngiltere arasındaki tarihi "rekabet" durumu, bölgesel istikrar açısından Türkiye'yi vazgeçilmez kılıyor haliyle.
Doğal ittifaklardan bahsetmiştim. İşte yeni düzen karşımıza bu "üçlü" kadar farklı aktörleri de çıkartmakta.
ABD, İngiltere, Rusya ve Türkiye faktörü yanı sıra, bir de ısrarla İsrail kendini duruma müdahil etme çabasında. Yeni dünya, yeni ittifaklarla karşımızdadır. Paylaşım bitene kadar "sancılı" süreç devam edecek anlaşılan.