İran’ın Türkiye ile ilgili her kritik durumda tutumu, İran’la ilgili kafa yorma gerekçesini ortaya koyuyor.
Gezi olaylarından itibaren seçim sonuçlarına kadar her aşamada, İran medyasının Türkiye Devleti ve seçilmiş hükümeti aleyhinde tezahür etmesi, bu durumun tesadüfen gelişmediğinin de altını çizmektedir.
İran’ın en zor dönemlerinde, Türkiye’den manalı bir destek aldığını, Müslüman devlet olarak varlığının büyük güçlerce tehdit oluşturduğunda, Türkiye’nin liderinin cesur çıkışlarla devreye girmesini göz önünde bulundurursak, İran’ın bu tutumunu, kasıtlı tutum olarak görmemiz gayet mantıklıdır.
Ankara’da ise gerçekleşen son hain, alçak terör saldırısı sonrası, İran medyasının attığı manşetlerin, YPG, PYD, PKK medyasını anımsatan içerikte olması, İran’ın devlet politikasının esasında Türkiye aleyhinde oluşumlara destek vermekte ısrarlı olduğunu da gösteriyor.
İran’ın, Türkiye’den aldığı bunca desteğe rağmen, neden Rusya ile koordinasyon içerisinde hareket ettiğini düşünmemiz lazım!
Son saldırıda, medyasında kullandığı üslubun, terör örgütlerini haklı gören tutumuyla İran bu hain saldırıda kendinin taraf olduğunu ve bu tarafını terör örgütlerinden yana belirlediğini de göstermiş oldu.
Birileri kalkıp da “İran medyasındaki dilin, İran devletiyle ilişkisi yoktur” hikâyesini savunmasın... İran’da medyanın tutumunun ve oluşturduğu algının tamamen devlet kontrolünde olduğunu unutmamamız lazım!
Tüm söylemler ve kullanılan dil, devletin çıkarlarıyla doğru mütenasiptir.
İran Devleti’nin; Türkiye’nin Orta Doğu ile bağlarının kesilmesinde, İslam coğrafyasında etkisinin zirveye ulaşmasını istemediğini eylemleriyle anlıyoruz. Mezhepçi tutumuyla sadece Türkiye’ye yönelik değil, İslam dünyasının bütünlüğüne de tehdit oluşturduğunu görmemiz için, fazla araştırma yapmaya gerek yok.
Rusya ile Türkiye aleyhindeki stratejilerde destekleyici tutumu, Suriye’de Esad’a destek vererek oradaki mazlum insanların yok edilmesine göz yumması, İslam anlayışının da sadece İran’ın Fars-i devlet zihniyetinin çıkarlarına göre olduğunu net biçimde anlatmış durumda.
Türkiye’nin içerisinde ve bölge ülkelerinde, İran’ın faaliyetleri cidden gözden geçirilmeli. Ermenistan’a verdiği destekle, Rusya ile ne kadar aynı içerik taşıdığını, YPG ve PYD’ye desteği ile PKK’nın adımlarına ne kadar ihtiyaç duyduğunu, Esat’la birlikte hareket etmekle bölgenin kaderinde oynamak istediği dağıtıcı tutumunu, medyasından Türkiye’yi DAEŞ destekleyicisi gibi göstererek yaratmak istediği algının, neye ve kime hizmet ettiğini görmememiz için hiçbir neden kalmamıştır.
İran bölgedeki bölücü faaliyetleriyle, İslam âleminin parça parça olmasına, en az Batılı zihniyet kadar yardım ve yataklık etmekte. Türkiye’nin dostluğunu, Haçlı zihniyetle ortaklığa değişmesine artık şaşırmıyorum. Tarihten gelen bir dürtü ve Fars-i devlet zihniyeti, İran’ın bütünleyici ve birleştirici tutuma sahip çıkmasına ciddi engeldir. İran’ın Türkiye içerisindeki medya, STK ve dini zemindeki faaliyetleri, artık masum faaliyetler olmaktan çıkmıştır. İran; dost olup, olmadığını artık söylemleriyle değil, eylemleriyle göstermek zorundadır. Aksi takdirde, İran’a masum ve din kardeşi olarak bakmamız, bizi aptal durumuna düşürmektedir.