Barack Obama yeniden başkan seçildi. Bunun nasıl sonuçlar üreteceğini galiba sanıldığından çok daha hızlı olarak görme şansımız olacak.
Yaşı kırkın üzerinde olanlar hatırlayacaktır. Yetmişli yıllarda efsane boksör Muhammed Ali’nin maçlarını seyrederdik televizyonda. Saat farkından dolayı sabaha karşı yayınlanan maçları, erkenden uyanıp mahmur gözlerle ve heyecanla seyredişimiz dün gibi aklımda.
Karşı tarafta kimin olduğu önemli değildi. Çünkü biz Muhammed Ali’nin tarafındaydık. Müslümandı, zenciydi, mazlumdu ve biz hep onu destekledik.
Obama’nın öyküsünün elbette farklı yanları var. Ama nedense başkanlık seçimini izlerken, sosyal medyada ya da toplumun farklı kesimlerinde gördüğüm ‘Obamacı’lar, bana o günleri hatırlattı.
***
Obamacılar, şimdilik bir yerde dursun. Biz bölgemizdeki önemli birkaç gelişmeye dikkat çekelim.
Ankara ile Bağdat yönetimi arasındaki gerginlik, son günlerde bir parça sakinleşmiş görünse de, sahadaki gelişmeler aksini söylüyor.
‘Saha’ ifadesini özellikle kullandım. Çünkü dün aldığım farklı kaynaklardan teyit ettirdiğim bir habere göre, Ankara’nın Kuzey Irak’taki etkinliği, petrol üzerinden de farklı bir aşamaya geçiyor.
Önce bir hatırlatma. TPAO, (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) Basra’daki petrol ihalesini kazanan ortaklıktan Irak merkezi yönetimi tarafından çıkarıldı.
Ajasların geçtiği haberi okuyalım: ‘Irak yönetimi, 2012 Mayıs’ında Basra’da petrol arama ve sondaj ihalesi kazanan konsorsiyumda Kuveyt’e ve Birleşik Arap Emirliklerine ait bir şirketle birlikte yer alan TPAO’yu ihale dışında bıraktı.’
Irak’ın petrol sözleşme ve ihalelerinden sorumlu yetkilisi Abdulmehdi el-Amidi’nin açıklaması ise çok daha ilginç: ‘Türk şirketi TPAO, teknik olmayan ve benim yetki alanına girmeyen sebeplerden dolayı konsorsiyum dışında bırakıldı.’
Yani siyasi bir kararla.
***
Şimdi TPAO, Kürt bölgesinde petrol arama ve sondaj çalışmaları için hazırlık yapıyor. Bir diğer bilgi, bu konuda Amerikan petrol şirketi Exon Mobil’le ortak hareket edecekleri yönünde.
Yine hatırlayalım. Bağdat yönetimi, sürekli olarak kuzeydeki bölgesel yönetimin yabancı şirketlerle yaptığı petrol anlaşmalarını tanımadığını ilan ediyor. Ancak Mesud Barzani ve bölgesel yönetimin buna pek de aldırış ettiği söylenemez.
Irak merkezi yönetimi, sadece petrol alanında değil, farklı yatırım başlıkları altında gelen Türk girişimlerini de reddediyor. Bu da Ankara-Bağdat arasında yaşanan gerginliğin ciddi bir faturası aslında. Türkiye, Irak’ın güneyindeki kayıplarını kuzeyde gidermenin yollarını arıyor bir anlamda.
Bu durum, Bağdat yönetiminin özellikle askeri anlamda yeniden bir yapılanmaya giderek Erbil’i köşeye sıkıştırma arayışının da perde arkasındaki etkenler. Maliki yönetimi, İran’ın da etkisiyle Barzani’yi sindirme ve Türkiye’den uzaklaştırma hamlesini deniyor başka bir ifadeyle.
***
Suriye tarafında ise işler daha karışık.
Amerikan yönetiminin Suriye Ulusal Konseyi’ni hedef alan açıklamalarının ardından, şimdi muhalefetin yapısı, liderliği ve kodları değiştirilmeye çalışılıyor. Bunun ne kadar mümkün olduğunu, istenen değişim kağıt üzerinde gerçekleşse bile, pratikte bir anlam taşıyıp taşımayacağını hep birlikte göreceğiz.
Bu sıkıntılı tabloda önemli bir gelişme var. Onu da atlamayalım. Ankara, Kahire ile birlikte oluşturduğu zemini daha derinlikli hale getirebilirse, hem Suriye konusunda, hem de bölgesel sorunlarda yeni hamleler planlayabilir.
Nitekim şu sıralarda Türkiye ve Mısır, yakın gelecekte önemli sonuçlar üretecek bir yol haritası üzerinde çalışıyorlar. Ayrıntılarını bir sonraki yazıya paylaşmak ümidiyle tamamlayalım.