Dünyanın dikkati Suriye’de toplanmış durumda, ancak Irak’ta da durum farklı değil.
2003’teki işgalden itibaren her gün bir çatışma ya da terör eylemi nedeniyle insanlar ölüyor. Son altı ayda terör nedeniyle 4 binden fazla insan öldü. Sadece Temmuz ayında yani Ramazan’da 1057 kişi terör saldırıları nedeniyle hayatını kaybetti.
Bu rakamlar, BM Irak Temsilciliği tarafından yayınlanan resmi veriler. Muhtemelen bir bu kadar da resmi olmayan rakam vardır.
Son dönemlerde yaşanan eylemlerin büyük çoğunluğu, başta Bağdat olmak üzere kentlerde, pazar yerlerinde, çoluk çocuğun ortalarda olduğu yerlerde gerçekleştiriliyor, dolayısıyla bir eylemde çok sayıda kişinin ölümüne yol açılıyor. Yine son dönemlerdeki eylemlerin daha çok Şiilerin yoğun yaşadıkları yerleri hedef seçtiği de belirtilmeli. Üstelik seçilen yerlerde Şiilerin başka etnik ya da mezhep gruplarıyla iç içe değilse de yan yana yaşadıkları hatırlatılmalı.
Şiilere yönelik saldırılar genel terör eylemlerinde ağırlıklı yer tutmasına rağmen, Sünnilere yönelik eylemler de oluyor. Dolayısıyla Irak, görüntü itibarıyla terör örgütlerinin savaş alanı olmuş durumda.
Şii-Sünni mücadelesi
Bununla birlikte, terör eylemlerini gerçekleştirenlerden bazılarının örgüt değil bizzat merkezi hükümet güçleri olduğu söylenebilir. Görüntü mezhepsel farka dayalı örgütler savaşı gibi olsa bile, meselenin özü daha çok Suriye’ye benziyor; bir tarafta Maliki yönetimi yer alırken karşı tarafta muhalifler bulunuyor.
Irak’taki muhalefet, Maliki yönetiminin Şii olmayan her kesimi dışladığını ve ayırımcılık yaptığını ileri sürerek zaten uzun bir süredir direniş sürdürüyorlardı. Maliki, bu direnişi kırmak için sert önlemler almaya başladı, ‘terörle mücadele’ başlığı altında insan avı başlattı. Terör saldırıları da zaten bu uygulamalardan sonra arttı.
İddialar doğruysa, Irak’ta Şiileri hedef alan eylemlerin arkasında El-Kaide’nin Irak kolu ve onun lideri Ebubekir El Bağdadi bulunuyor. Bağdadi, ABD’nin aranan insanlar listesinin üst sıralarında yer alan bir isim, zira Ebu Gureyb hapishanesine yapılan saldırı emrini bizzat verdiğini beyan etmişti. Ayrıca ABD’nin Irak’ta düzen kurmaya çalıştığı sırada bakanlıklara yönelik saldırıların arkasında da bu ismin olduğu ileri sürülmüştü. Bugün başına 10 milyon dolar ödül konmuş durumda.
ABD’nin beklentisi
El-Kaide karşısında ABD Dışişlerinden gelen açıklamalarla Maliki’nin açıklamaları arasında büyük benzerlik var. Bu da ABD’nin Maliki’nin mücadelesini desteklediğini gösteriyor.
Ayrıca Maliki Irak içinde hızını alamayarak Suriye’ye de açılmış durumda. El-Kaide’nin Suriye iç savaş ortamından yararlandığını ve burada neredeyse kendilerine özerk bölge kurduklarını, oradan da Irak’a müdahale ettiklerini ileri sürüyor.
Bu iddia büyük ölçüde gerçeği yansıtıyor. Ancak Irak’ta El-Kaide’nin iş yapabileceği bir siyasi ortam var ve esas önemli olan bu. Sünnileri dışladığı her durum Maliki’yi el-Kaide ile karşı karşıya getirecek bir zemin hazırlıyor. Örgütle mücadele etmek, soruna kalıcı çözüm üretmekten daha kolay geliyor demek ki. Oysa bu mücadeleyi kazanma ihtimali zayıf.
Ancak, El-Kaide ile savaştıkları sürece Esad ve Maliki’nin ABD müttefiki olarak kalacaklarına şüphe yok. Bu isimlerin İran’a yakın olduğu düşünülürse, ABD’nin İran ile ilişkilerini düzelteceği de öngörülebilir. Hatta bir örgüt bile El-Kaide ile mücadele ediyorsa, ABD’nin onu destekleyeceği söylenmeli.
ABD, El-Kaide ile mücadelesini sadece İran açılımına bağlayamayacağına göre, kaçınılmaz olarak yeni müttefikler arayacaktır. Türkiye bu konuda etkin rol alamazsa, ABD Türkiye’yi rahatsız edecek bazı ortaklıklar kurmaktan çekinmeyecektir.