Türkiye'nin 15 Temmuz'u Irak'ta hangi tarihe tekabül ediyor?
Hemen cevaplayalım.
22 Nisan'a...
Evet, Sudani farkında mı bilmem ama 22 Nisan 2024 eğer başarırsa Irak'ın 15 Temmuz'u olacak.
Sebeplerini birazdan yazacağım.
Canım Irak'ta da mı FETÖ Var?
Elbette Irak'ta FETÖ yok ama her ülkede olduğu gibi FETÖ benzeri bir yapılanma orada da var.
Türkiye'nin başına gelmiş en büyük belalardan olan FETÖ türü oluşum, komşu Irak'ta "KESNİZANİ" adı altında yapılandı.
Yani küresel çete Irak'ın başına çorabı KESNİZANİ terör örgütü üzerinden ördü.
Ait olduğu ülkenin altını oymaya çalışan bu iki kopya terör örgütünün birbirlerinden farkı sadece isimlerde değildi.
Bu iki ihanet örgütünü esas birbirinden ayrıştıran konu gelecekleriydi.
Türkiye'de devlet örgütü yedi, Irak'ta ise örgüt devleti.
Bakar Kör...
Peki, Saddam ülkesinde gelişen bu tehdidi görmedi mi yoksa gördü de üstesinden mi gelemedi bilinmez ama bilinen odur ki onu ipe götürecek ihanet en yakınlarından geldi.
Kimler yoktu ki ihanet eden, kurşun sıkan;
Saddam'ın karısı Sacide, oğlu Uday, çok güvendiği generalleri, istihbaratın en başındakiler.
İşte o ihmaller ve sonrasında yaşanan ihanetler Irak'ı bugünlere getirdi.
Irak'ta yaşanan olaylar içinde aslında bizim de uyanmamızı sağlayacak çok sayıda olay yaşandı.
İşte bunlardan biri...
Irak'ta En Güvenli Yer...
Her iki örgütün at koşturduğu yıllarda Irak'ta Türkiye'ye ait askeri üsler, ticari şirketler, şantiyeler kısacası ne varsa hepsi PKK'nın taciz ve saldırısına uğruyordu.
Amaç Türkiye'nin verdiği mücadeleyi engellemek ve onu bölgenin dışında tutmaktı.
Saldırıya uğramayan tek bir yer vardı...
FETÖ Okulları.
Her yere saldıran kuduz köpek PKK, her biri şer yatağı olan okul görünümlü bu örgüt evlerine bırak saldırmayı tam tersi pamuğa sarıp koruyordu.
Kanın gövdeyi götürdüğü o günlerde papaz Gülen'in okulları Irak'ta en güvenli yerdi.
Bu kısa hatırlatmadan sonra dönelim mevzumuza.
Kan, Gözyaşı, Zulüm...
Irak 1991 işgalinden sonra asla gün yüzü görmedi.
İşgalden bugüne kadar geçen sürede Irak halkının yaşadığı kan, gözyaşı, kaos Irak'ın kaderi olarak algılanmaya başladı.
İkinci saldırıyla birlikte ülkede siyasi kaos ve istikrarsızlık da başladı.
Bu süreç içinde en uzun siyasi istikrar(!) dönemi Maliki ve İbadi ile yaşandı.
Maliki 2006-2014 yılları arasında 8 yıl 4 ay süre ile, İbadi ise 2014-2018 yılları arasında 4 yıl süre ile başbakanlık yaptılar.
Türkiye'nin merkezi hükümetle en gerilimli yılları da bu dönemde yaşandı.
Çünkü her iki başbakan da batı güdümlü, Amerika'nın değirmenine su taşıyan siyasi kimliklerdi. Koltuklarında uzun süre oturabilmelerinin nedeni de buydu.
İbadi sonrası siyasi kaos ve sancı daha da arttı ve dönem içinde Abdülmehdi 2018-2020 yılları arasında bir buçuk yıl, Kazımi 2020-2022 yılları arasında iki yıl süre ile başbakanlık yaptı ve bu isimlerden sonra da Sudani iktidarı başladı.
Son yaşanan kısa süreli iktidarlar esasen sıkışmışlığın bir göstergesiydi ve esasen bu sıkışmışlık kirli ve kanlı oyunu kuran işgalci sömürgecilerin sonlarının geldiğini gösteriyordu.
Artık Yeter...
Bu haykırış Irak'ın makus talihini değiştirecek Başbakan Sudani'ye aitti.
Evet gerçekten Sudani çok ciddi ve oldukça da sert bir çıkış yaptı ve Irak tarihine geçecek çok önemli adımlar attı.
Bir sonraki yazımda bu anlaşmaları ve sonrasında olacakları kaleme alacağım.
Şu an için her şey iyi gidiyor ama dikkatiniz çekmiştir "Şu an için" diyorum
Bu vurguyu özellikle yaptım zira sürecin sabote edilme, bu başkaldırının boşa düşme riski her daim var.
Tarihi tecrübesiyle Amerika, İran gibi riskleri gören Erdoğan ne demişti konuşmasında hatırlayalım;
"Bağdat ve Erbil yönetimlerinin üçüncü tarafların müdahalesine imkân vermeden sağlıklı bir diyalog ve çalışma ilişkisi tesis etmesi gerekiyor. "
Neden bu ikazı yaptı Erdoğan?
Çünkü evvel yaşanılan acı tecrübeler var, böyle başlayıp sonunu getiremeyen liderler, iktidarlar var.
Irak devletinin ve dolayısıyla Türkiye'nin yaşadığı en büyük sıkıntı da bu.
Ancak ben bu kez hiç olmadığı kadar umutluyum, bu kez Sudani ve Irak bu kısır döngüyü kıracak gibi görünüyor.
Çünkü onlarda biliyor ki barış ve huzur o kadar ırakta değil.