Chilcot Komisyonu raporuna göre, Irak’ın işgali yanlış ve hukuksuzmuş. Hangi işgal hukukla açıklanabilir orası bilinmez ama Chilcot bize sorsaydı bu kadar çalışmasına gerek kalmadan yanlışları söylerdik.
Rapora göre Irak’ta kimyasal ve biyolojik silahlar üretilmiyormuş ve ülkede böyle bir kapasite de yokmuş. Irak’a yönelik müdahale öncesinde tüm diplomatik yöntemler tüketilmemiş ve bunlar yapılsaymış savaşa gerek kalmayacakmış. ABD tüm dünyayı kandırmış, İngiltere’yi ise yanıltmış; İngiltere’ de dönemin başbakanı da bu hataların sorumlusuymuş.
Rapordan öğrenemediğimiz çok önemli bir ayrıntıyı da burada not etmek gerekiyor. Rapor, Irak’a yönelik askeri araçlara gerek yoktu, diğer yöntemler de kullanılabilirdi, mezhepsel ayrım yapılması da hataydı demekte, ancak Saddam’ın neye ikna edilmeye çalışıldığını ortaya koymamakta. Diğer bir ifadeyle, “Saddam’a bizim istediğimiz konuları kabul ettirebilirdik, onu yok etmek büyük hata oldu” denmekte; ama Saddam’ın neleri kabul etmesinin beklendiği açıklanmamakta.
Yanıltılan İngiliz İşçi Partili
Rapor ABD’nin bahaneler üreterek Irak’ı işgal etme senaryosuna İngiltere’nin gözü kapalı ortak olmasının yanlışlığını ortaya koyuyor. Ayrıca, bugün radikalleşen Sünnilere Irak işgalinin neden olduğu ima ediliyor. Ancak, “cerahate neşter vuruldu, iltihap her yerde yayıldı” denerek yara ile değil yayılan mikropla ilgilenildiği de ortaya konuyor. Bu haliyle Raporun Irak’la ilgisi biraz şüphe uyandırıcı, zira çalışmanın amacı üzüm yemekten çok bağcıyı kovmak gibi.
İşçi Partisi liderliği için Tony Blair ile epeyce mücadele etmiş olan Gordon Brown, 10 yıl kadar Blair kabinesinde Maliye Bakanlığı yapmış, 2007’de de Blair sonrası Başbakan olmuştu. Ancak iktidarı uzun sürmemiş ve 2010’da Muhafazakarlar seçimleri kazanınca yerini Cameron’a bırakmıştı.
Birleşik Krallık’ı AB’den çıkaran başbakan olarak tarihe geçen Cameron’un iktidara taşınmasında Brown’ın başarısızlıklarının rolü olduğu çok tartışılmış, İşçi Partisi’ndeki eleştirilerin bir tarafında ise her daim Tony Blair yer almıştı.
Brown, 2009 yılında Chilcot’u Irak işgalinden çıkarılacak dersler konusunda rapor hazırlamakla görevlendirdi. Rapor yaklaşık dört yılda tamamlandı, ancak altı yıl sonra açıklandı. Demek ki şimdi siyasi bir etki yaratması istenmiş.
Yanıltan ABD’li Cumhuriyetçi
İngiliz solunun Amerikan sağı tarafından nasıl kandırıldığını ortaya koyan Rapor, doğrudan eski Başbakan Blair’i suçluyor; üstelik suçlayan da Blair ile aynı partiden. Rapor, İngiltere’de verilmiş yanlış kararları değerlendirirken esasen ABD’deki Cumhuriyetçilerin politikalarını eleştiriyor ve dolaylı olarak da Trump gibi bir adayın başkan olması halinde daha kimlerin yanıltılabileceğine, nerelerin işgal edileceğine işaret ediyor.
Raporun zamanlamasının ABD başkanlık seçimlerini hedeflediğine şüphe bulunmuyor. Ancak sadece siyasi baskı yapan bir rapor söz konusu değil, aynı zamanda tehdit de içeriyor. Zira, Irak’ta ölen 250 binden fazla Iraklı ile 179 Birleşik Krallık askerinden de Blair-Bush ikilisi sorumlu tutuluyor; adeta bu 179 askerin ailelerinin açacakları davalar için adres gösteriliyor.
Uluslararası Savaş Suçları mahkemesi bu raporu bir ihbar olarak kabul edip kafasını Afrika’dan kaldırır ve başka yerlere bakar mı bilinmez. Ancak Raporun teşvik ettiği bir duyguya da dikkat çekmek gerekiyor. “Keşke Saddam yaşasaydı, DAEŞ falan olmazdı” iması taşıyan rapor, halkını zulümle bir arada tutan liderleri makbul saymaya yol açabilir; bu da Ortadoğu’da demokrasi aramaya gerek yok anlamına gelir.