Başbağlar katliamı, Eski Türkiye'nin en karanlık ve insanlık adına utanç duyulacak vakalarından biridir.
30 yıl önce, 5 Temmuz 1993 tarihinde Erzincan Başbağlar köyünü basan 100'e yakın PKK terör unsuru, köylüleri ve köyü yaktı. Burada bir not düşmek gerekiyor. 100 terörist ellerinde silâh ve bombalarla rahatça dolaşıp köyleri basarken Eski Türkiye'nin sivil ve askerî yetkilileri neredeydi? Bir değil on değil yüzlerce terörist ellerini kollarını sallayarak köy de basıyorlardı karakol da. Ne acı ki bu tür saldırıları önlemek için tedbir alınmadığı gibi saldırılar püskürtülemiyordu. Eski Türkiye güzellemesi yapanları sahneye alalım da anlatsınlar bize, özlem duydukları 90'lı yıllarda yüzlerce terörist dağ bayır rahatça dolaşabiliyorken onlara niye müdahale edilmiyordu? Birkaç terörist istihbaratın radarından kaçabilir anlarım da yüz teröristin bir araya gelip eylem yapacağını nasıl gözden kaçılabilirler, bu nice istihbarattır?
5 Temmuz'da Başbağlar köyünü basan PKK terör örgütü mensupları o akşam, 2 Temmuz'daki Sivas hâdisesinin intikamını aldılar. 33 insanımızı şehit ettiler. O akşam neler yaşandığını, katliamdan sağ kurtulabilenlerden öğrenelim:
E.A gördüklerini şöyle anlatıyor: "Akşam namazına duracaktık ki torunum geldi. Anarşistlerin köyü bastığını söyledi. Ben de hemen kapıyı kapattım. Kapıyı kapatırken, beni gördüler. Gelip kapıyı açmamı istediler. Ama ben kapıyı açmadım. Dönüp gittiler. Biz namazımızı kılıp dua etmeye başladık. Pencereden baktım ki komşunun kapısını kırıp evdeki erkeği dışarı çıkardılar. Bir adamı başına diktiler. Tüfeği dayadılar ve beklemeye başladılar. Birkaç kişi geldi, bizim kapıyı kırıp içeri girdiler ve evde erkek olup olmadığını sordular. Erkeklerin evde olmadığını söyleyince, evin içine girdiler. O sırada yanımda bulunan parayı onlara doğru uzattım, belki parayı alır da bir şey yapmadan çekip giderler diye. Parayı aldılar, tüfeğin ucuyla beni, gelinimi, torunumu iterek dışarı çıkmamızı istediler. Çıkarken geri döndüm ki odaya bomba koyuyorlar. Dışarı çıktıktan sonra evi ateşe verdiler. Beni götürürlerken itip kaktılar. Hasta ve yaşlı olduğumu söyledimse de beni sürüklediler. Kadınların toplandığı yere götürdüler. Etrafımıza bomba koydular. Bir taraftan evleri ve arabaları yaktılar. İçlerindeki kadın terörist ziynet eşyalarımı istedi. Olmadığını söyleyince "Siz İstanbul Karagümrük'ten geliyorsunuz, sizin altınınız olmaz mı?" dedi."
F.P.: "Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı. Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu. Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm. Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar."
G.D.: "Biz kadınları topladıkları yerde havaya uçuracaklarmış, Allah kurtardı bizi, dereye topladıklarında yanımıza bir şey koydular. Biz telsiz var sanıyoruz. Ne konuştuğumuzu dinlemek için telsiz koydular sanıyoruz. Aramızda sessiz sessiz konuşuyoruz. Meğer bombaymış. Dereden çıkmışız, bomba patlamış. Köyün erkekleri öte tarafta kurşuna dizilirken, kadınlar ve çocuklar dere kenarında, yanlarına konan bombadan habersiz, militanlar köyü terk ettikten sonra dereden ayrılıyorlar. Ayrılmasalar, köydeki erkeklerin akıbetine kadın ve çocuklar da uğrayacaktı. Militanlar, sloganlar atarak kanlı eylemlerini gerçekleştirdiler. Kadınların ve çocukların ağlaşmaları ve köyün tamamen yanması onlara adeta büyük bir zevk veriyordu."
Başbağlar katliamının failleri hâlâ meçhul. Eski Türkiye'nin mâlûm-u meçhullarından olan Başbağlar katliamını vuzuha kavuşturmak Yeni Türkiye'ye yakışır!