Bugün, Cumhuriyet tarihinde devlet eliyle veya desteğiyle doğrudan ve alenen dine ve dindarlara karşı yıldırma, ötekileştirme, cezalandırma ve hayat hakkı tanımama istikametinde alınan kararların yıldönümü.
Aslında, NATO karargâhında alınan kararlar uygulanıyordu, İslam’a savaş açılmıştı!
O uğursuz dönemin liderliğini yapan zat, İslam’la ilgili olan her şeyi irtica delili saydığını söylüyor, o mantıkla da akrabası dindar olanlar bile cezalandırılıyordu.
Bir kısım medya ve iş adamları da bu savaşın tarafı oldular!
***
Namaz, oruç, sakal, hac irticadeliliydi ve memurlar işten el çektiriliyordu.
Başörtüsü zaten irtica simgesiydi kamuda yer alamazdı. On binlerce dindar öğrenci başörtüsü yüzünden okulundan atıldı veya ayrılmak zorunda kaldı.
Onları savunan siyasi şahsiyet, yazar çizer kim varsaöcü ilan edildi ve işlem yapıldı.
Meclise başörtüsüyle giren bir vekile karşı başbakanlık unvanını taşıyan bir siyasetçi, ‘haddini bildirin’ diyerek çirkince bu milletin değerlerine saldırdı. (Millet de ilk seçimde ona, 15 Temmuz’da da kankasına haddini bildirdi!)
Partiler kapatıldıbinlerce MASUM insan cezalandırıldı.
Biz basın mensuplarına sayısız davalar açıldı!
Kara bir bulut çökmüştü ülkemizin üzerine.
***
Bu millet devletine isyan etmeyen ama fırsatını bulunca da taşı gediğine koyan bir millettir.
Tıpkı 1950 seçimlerinde olduğu gibi, o uğursuz dönemi takip eden ilk seçimde, meclisteki partilerin hepsini barajın altında bırakarak cezalandırdı.
Ve gitti o uğursuz dönemde şiir okuduğu için cezalandırılan Erdoğan’ın partisini ezici bir çoğunlukla iktidar yaptı.
***
Lakin vesayet sistemi devam ediyordu. AK Parti’yi yıldırmayı ve korkutmayı denedi. Muhtıralar verdi, cumhurbaşkanı seçtirmek istemedi, partiye kapatma davası açtı, kimi cinayetlerle iktidarı sarsmaya çalıştı, değişik darbe yöntemleri uyguladı, tehditler savurdu!
İktidargeçmişten gereken dersi aldığı için hiçbirine boyun eğmedi. Yoluna devam etti.
Vesayet sisteminitedrici olarak etkisiz hale getirdi.
Öyle bir noktaya gelindi ki neredeyse sokakta yasaklananbaşörtüsü artık ordu dâhil devletin her kademesinde serbest hale geldi. Kuran ve Siyer dersi harbiye dâhil bütün okullarda seçmeli ders oldu.
140 yıldır yapılamayan Taksim Camii’nin temeli atıldı!
***
Ben gelinen bu özgürlük havasını laiklere karşı kazanılmış bir zafer olarak görmem. Aksine yanlışların tashihi ve toplumun ihtiyaçlarını karşılama olarak değerlendiririm.
Başörtüsü hürriyetini başörtülülere verilen bir ayrıcalık değil aksine onlara uygulanan ayrımcılığın kaldırılması yani normalleşme olarak görürüm.
Dolayısıyla bugün AK Parti iktidarları sayesinde elde edilen fiziki, sosyal ve kültürel tüm kazanımları iktidarın milletin ihtiyaçlarına cevap vermesi olarak değerlendiririm.
İktidar, yıllardır milletin değerlerine savaş açmış olan vesayet sistemini ortadan kaldırarak hayatı normale döndürmektedir.
***
28 Şubatdöneminde haddi aşıp dindarlara eziyet edenlere karşı bir intikam duygusuyla hareket edilmesini de doğru bulmam.
Onlar hakkında âdil davranılması gerektiğini düşünürüm. Bu hadsizliklerin tekrar yaşanmaması için suçlular hukuk önünde mutlaka hesap vermelidir. O kadar!
İntikam duygusuyla rövanş almaya kalkışmak onlara benzemek olur!
***
Kendisini taşlayanlar hakkında, “ Bilmiyorlar onları bağışla!” diye dua eden bir merhametli Peygamberin ümmeti olarakintikam duygusuyla hareket etmek dindarlara yakışmaz.
Suçlular cezalarının çekerler, çekmelidirler!
Ötesinde dindarlara düşen İslam’ın engin hoşgörüsünü yaymaktır.
Unutmamalıyız ki, iman etmeyenler bile tüm insanlığa gönderilmiş olan Peygamberimizin ümmetidir. ‘Ümmeti davet’tir.