İntihar eylemini bir siyasal mücadele aracı olarak gören ve uygulayan geniş yelpazede bir dizi siyasal hareketler var. Tarihsel olarak ilk örnekleri Hindistan ve Çin’de görülmüş. Modern dönemde ise, Japon Kamikazeler, Tamil Gerillaları, Hindistan’da Sihler, PKK, DHKP-C, IŞID, El- Kaide, Filistinli örgütler örnek olarak verilebilir. Bu örgütler, intihar bombacılığının siyasal olarak meşru olduğunu ve intihar olmadığını savunuyorlar.
Bugünlerde canlı bomba eylemleri haberleri arttı. Sultanahmet’te Dağıstan kökenli ve IŞID ile bağlantılı olduğu düşünülen genç bir kadın, kendisinin ve iki polisimizin ölümüne sebep oldu. Nijerya’da 10 yaşındaki bir kız çocuğu intihar saldırısında bulundu ve 16 kişi öldü. Yine bugünlerde Suriye’de sınırımıza yakın bir noktada intihar saldırısı yapıldı.
İnsanlar neden intihar bombacısı olur?
Önce sorular soralım. İntihar bombacıları, muhakemelerini ve karar alma süreçlerini bozacak bir ruhsal hastalığa mı sahipler? Yoksa sapkın, örneğin psikopat kişilikleri mi var? Terörist kişiliği diyebileceğimiz sabit bir kişilik hali var mı? Belirli bir sosyal çevreden, sınıftan mı geliyorlar? Yani bir terörist profili var mı?
Tartışmanın temel noktası şu: İntihar eylemcisini bireysel psikolojik özellikleri ile mi izah etmeliyiz? Yoksa, eylemcinin ideolojisi, dini, mensubiyetleri, sosyal kimlik grubunun içinde bulunduğu hal üzerinden mi izah etmeliyiz?
İntihar bombacısının psikolojisi ile ilgili çalışmaların ortak sonucu şöyle: İntihar bombacılarının bir akıl hastalığı yok, hepsini temsil edecek ortak bir eylemci kişiliği de yok. Sadece belirli bir sosyal sınıftan da gelmiyorlar. Eylem için en açıklayıcı olan şey, bu kişilerin siyasal bir gerekçeye sahip olması.
İntihar bombacısının zihninin temel düşüncesi; kendisinin, yakınlarının, bağlı olduğu etnik veya dini/mezhebi grubun haksızlığa uğradığını, aşağılandığını düşünmesi . Bu düşünce ile bir örgütsel mekanizmanın içine girmesi sürecin bir diğer aşaması.
Sürekli bir çatışmanın içinde büyüme, travmatik ve aşağılayıcı deneyimler yaşadığını düşünmek de intihar bombacısı olmayı kolaylaştırıyor. Yine de her intihar bombacısının kendine özgü bir hikayesi ve psikolojisi var. Bu sebeple her olguyu izah edecek güçlü tanımlamalar yapmak zor.
Türkiye intihar bombacısı riski altında mı?
Sultanahmet’teki intihar bombacısının IŞID ile bağlantısı netleşirse, yeni bir durum ile karşı karşıyayız demektir. Bildiğim kadarıyla IŞID ilk defa Türkiye’de devlet güvenlik birimine intihar saldırısında bulunmuş oldu. Bu durumda bir kaç sorunun sorulması gerekiyor. IŞID Türkiye’yi Türkiye topraklarında neden hedef aldı? Yeni intihar bombacısı eylemleri yapma niyetine ve kapasitesine sahip mi? Güvenlik birimlerimizin bu türden eylemleri önleyebilme kapasitesi ne düzeyde?
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran’ın anlatımıyla “Ortadoğu’daki toplumlar iç savaş, radikalleşme ve tekfirci/ mezhepçi dini yorumların sarmalında derin bir krizi yaşıyor.” Bu bakış açısıyla, Sultanahmet eylemi IŞID’ın tekfirci tarzından Türkiye’nin de nasibini almaya başladığının göstergesi.
Sultanahmet olayının siyasal anlamı büyük. Eylemin IŞID’ın kendi karar mekanizmalarından çıkıp çıkmadığını anlamak önemli. Yoksa birileri IŞID’ın eylemci birimini kendi istedikleri zamanda ve kendi amaçlarına uygun bir şekilde harekete mi geçirdi?
Aynı soru Fransa’daki Charlie Hebdo olayı için de geçerli. Batılı istihbarat örgütleri kendileri için ölecek eylemciler yetiştiremezler ama El-Kaide’nin ölmeye ve öldürmeye hazır hücrelerini harekete geçirebilecek kapasiteye sahip olabilirler.