ABD elektronik istihbaratının Almanya Başbakanı Merkel’in cep telefonunu dinlemesine Almanya ve Bayan Merkel çok öfkelenmişti. Sonra Bayan Merkel nezaketi korudu. Ama ABD’ye en yakın müttefiklerden birinin telefonu dinleniyorsa, o zaman -kim dinlenmiyor- diye sormak lazım...
Siyasilerin dinlenmesi yanında bir de ekonomik dinleme var ki, en verimli işlerden biri olabilir. Alım-satımlar, yatırımlar, ortaklıklar, özel-kamu projeleri, merkez bankası kararları, teknolojik buluşlar. Bunlar neden izlenmesin?
Bloomberg ajansı bu soruyu Almanya Merkez Bankası Başkanı Weidmann’a sordu: Başbakanın telefonu dinleniyorsa, sen ne durumdasın- diye... Weidmann da -Merkez Bankası başkanı olarak birşey görmedim, ama düz vatandaş olarak hepimizinin ortak kaygısı- dedi... Dikkatli bir cevap. Çünkü kulaklar düz vatandaş Weidmann ile ilgilenmez- diye varsayılır. Halbuki istisnasız herkesin verisi toplanıyor, istisnalar ise ayrıca dinleniyor.
Başkana, Ne önlem aldığı- soruldu. Weidmann -Önemli görüşmeleri telefonda ya da cep telefonunda yapmıyorum. Ya yüz yüze ya da güvenli hattan yapıyorum- dedi.
Bir soru daha geldi: Bu durum hep mi böyleydi yoksa Snowden’ın ifşaatlarından sonra mı? Başkan da -Yeni bir durum- dedi.
Telefona kötü gözle bakmaya başlamak, email ve diğer iletişimin açıkta olduğunu hatırda tutmak, internette özelin kalmadığını hatırlamak, Rusya’ya sığınan analist Snowden’in ifşaatlarıyla hayata yeni girdi. Gerçi Çin de ABD’den çaldığı bilgilerle yaptığı yeni radara görünmez uçağını da önceki gün sergiledi. Bilgi yalnızca dinlenmiyor, çalınıyor da...
Tabii dinleyenlerin tekonolojik gücüne karşı, dinlenmek istemeyenlerin teknolojik gücü de var. Ayrıca teknoloji dışına çıkmak mümkün. Moskova’da Kremlin’de bilgisayarların atılıp daktiloya dönüldüğü bildirilmişti... Snowden geçenlerde ABD’de bir teknoloji konferansına canlı video ile katıldı. Orada -Devlet, siyasiler internetin geleceğini ateşe veriyor, siz teknoloji ve internet uzmanları yangını söndürmekle görevlisiniz- dedi.
Normalde teknolojiyi, haberleşmeyi ve özel hayatı hukukun koruması beklenir, ama Snowden’in hukuktan yana kısa vadede umudu yok. Onun yerine teknolojinin önlem almasını öneriyor. En çabuk çözümü de -şifreleme- denen yol. Şayet klavye tuşları daha önceden kirlenmemişse, iyi şifreleme internette önemli güvenlik sağlıyor. Snowden klavyesini koruyup şifreleme yaptığı için neyi dağıttı, neyi tuttu hâlâ bilinmiyor. Ancak şifreleme şu aşamada ortalama kullanıcı için zor bir işlem.
Bu arada güvenli internet denirken, bu güvenlik -özel hayatın korunması- için isteniyor. Suç işlemek için değil. Alman merkez bankası başkanının iş görüşmesi de korunmalı, varsa karısı ve/veya sevgilisiyle görüşmesi de. -Dinlerlerse dinlesinler benim gizlim saklım yok- mantığı da geçersiz... Kullanmadığın hak, senin olmaktan çıkıyor.
Snowden, toplu ve ayrımsız izlemenin dinlemenin hukuku ve anayasayı çiğnediğini vrguluyor. Bu arada dinleme ve izleme için başlangıçta devletin kullandığı -Kamu Yararı- gerekçesi, daha sonra -Ulusal Güvenlik’e dönüştü. İkisi arasında dağlar denizler fark var. Snowden sırları dağıtarak kamu yararını savunduğunu- söylüyor. ABD devleti ise ulusal güvenliğin zarar gördüğünü.
Ukrayna konusundaki Rusya-ABD geriliminde Snowden’in Rusya’da olmasının etkisi, sınırlı da olsa tartışılıyor. Çoğu uzmana göre Snowden’in rızası olsun olmasın, elindeki bilgiler karşı tarafa çoktan geçti. ABD bütün sistemlerini, kalıplarını, yöntemlerini değiştiriyor.
Yöntemler değişse de, izlemeden kimse vazgeçmiyor. Daha geçen gün ABD uzun kulaklarının Facebook sistemi üzerinden milyonlarca bilgisayara virüs bulaştırdığı anlaşıldı. Facebook’un patronu Zuckerberg şikayet için Başkan Obama’yı arayıp -Biz suça karşı önlem almaya çalışırken, devlet bizi arkadan vuruyor- dedi, ama sonuç alamadı. Youtube’un İngiltere hükümetine eş zamanlı içerik kontrolü sağlamayı kabul etmesi de bir başka bomba. Bastıran kazanıyor. Teknoloji sektörü arada kaldı ve sektör pusulasını kaybetti. Snowden o yüzden sektörü göreve çağırdı.
Öte yanda Snowden bilgileri olsun olmasın, herşey izlensin izlenmesin, elektronik üstünlük kimde olursa olsun, sahada son sözü söylemek ayrı bir sanat. Kırım’da olaylar gelişmeden birkaç gün önce ABD’de önde gelen 900 küsur akademisyen, analist, Rusya uzmanına -Rusya Ukrayna’ya müdahale edecek mi?- diye sormuşlar. Yalnızca yüzde 14 -Evet- demiş.
ABD Kongre üyeleri de istibarat servislerinin kendilerine yeterli bilgi vermediğini, Rusya’nın Kırım operasyonlarını medyadan öğrendiklerini söylediler. Servisler ise hararetle kendilerini savundular.
Aslında servisler pek yanılmış sayılmaz, çünkü hâlâ Kırım’da Rusya işgali olduğunun kanıtı yok. Olan Ruslar, üslerde -Biz yüzyıldır zaten buradayız- havasındalar. Dışarıda da bir takım üniformalı askerler kendi başlarına birşeyler yapıyor. Üniformalarda işaret yok, amblem yok, bayrak yok. Yalnızca sorulduğunda, Rusça cevap veriyorlar. Soran olsa, belki Rusça’yı internetten öğrendiklerini söyleyeceklerdir.
twitter.com/selimatalayny