Galiba ilk defa David Ben-Gurion'la ilgili bir makalede rastlamıştım "Yahudi halkı, toprağı olmayan bir halk, sonunda insanı olmayan bir toprak buldu." sözüne.
Herkes biliyor ama, ben yine de söyleyeyim, Ben-Gurion İsrail'in kurucu lideri. O da bütün Siyonistler gibi ırkçı bir teröristti.
Bir de tarihi bir hatırlatma yapayım... Şu meşhur yerleşimci terörünün kökeni Amerika'nın kolonizasyon dönemine kadar uzanır. Etnik temizlik, soykırım konusunda uzman olan bir diyar şu batı. Bugün koca Amerika'da kaç Kızılderili yaşıyor hiç merak ettiniz mi? Tarihi de soykırımcılar yazdı ya, çoğu Avrupalı suçlulardan oluşan beyazlar geldiğinde orada yaşayan insanların çok kısa sürede ortadan kaldırılması da küçük bir ayrıntıdan ibarettir. Batı'nın işte bu kirli tarihinden besleniyor aslında Siyonistler de. Ruh kökleri aynı zaten. Dolayısıyla stratejileri de aynı.
Bilirsiniz... bendeniz batı hukukunu radikal bir şekilde eleştirdim hep. Kaynaklarım sağlam, fikir coğrafyasında iyi kötü iz sürmesini de beceriyoruz. Hristiyanlığın ve Kilise mülkçülüğünün Batı hukukuna içkin olduğunu da delilleriyle de hep yazageldim. Bunun da ötesinde bu hukukun temelinde yer alan Hristiyanlığı yayma misyonu ile meşrulaştırılan soykırım hakkı korkunç kıyımlara sebep birkaç yazımda dile getirdim. Modern zamanlarda din yaymanın yerine medeniyet yayma devreye girmiş ama hep hukuk sayesinde kitabına uydurulmuştur bu soykırımlar. Bu gerçeği de bir kere daha hatırlatmış olayım.
Öte yandan, Batı'nın tesis ettiği "uluslararası hukukun" kaynağı da aşağı yukarı aynıdır. Wesphalya ile Avrupa barışı, 1815 Viyana sözleşmesiyle sömürgeci Avrupa'nın dengesi, işte bu hukukun temel metinlerini oluşturuyordu.
Neden bu kadar ayrıntıya girdin, tarihin eski çağlarına bizi niye sürükledin diyebilirsiniz, ama geçen yazımda bahsettiğim Amerika'nın Amerika ile savaşı, İsrail kapanına sıkışan Amerika ve İsrail'in yararlandığı boşluğu daha net görmek için bu ayrıntıların önemli olduğunu düşünüyorum.
Dedik ya, yapısal analizler yapmadan, Trump gibi birinin 4 Şubat'ta Netanyahu ile gerçekleştirdiği görüşmeden sonraki basın toplantısındaki sözlerini, "Trump'tır ne yapsa yeridir" deyip geçiveririz. Tamam, o bir emlak kralı ve eski reality show sunucusu. "Gazze'nin 'Orta Doğu'nun Rivierası' olabileceğini hayal ettiğini" söylemesini bu geçmişe yorabilirsiniz.
Ama mesele o kadar basit değil. Başa dönüp Siyonistlerin ortak inancını yansıtan söze bir kere daha bakın. "İnsansız topraklar söyleminin" bir inancın, bir hukuk anlayışının yansıması olduğunu, Trump'ın da aslında aynı inançtan hareket ettiğini aklınıza koyun.
Trump'ın sözlerini, evet, soykırım stratejisinin bir devamı olarak Gazzelilerin yerlerinden sürülmesini hedefleyen etnik temizlik sürecine geçiş şeklinde okumak gerekiyor açıkçası.
Kirli stratejinin hikayesi böyle.
Bir de başka bir hikaye var, insanlığı umutlandıracak yön de burası.
Ben baştan itibaren şuradayım. İsrail tıpkı Amerika gibi asla bir savaş kazanamaz. Gazze'de de kazanamadı. Onlar, ancak tahrif zihniyetine dayalı olarak tahrip ederler. Yerleşim yerlerini yerle bir ederek Filistin'in topraklarını insansızlaştırmak için Amerikan menşeli tonlarca bomba yağdırdı Siyonist İsrail. Ama Filistinliler vazgeçmediler. Trump, "gidecek yerleri olmadığı için geri dönüyorlar" dese de Gazze halkı, zulme karşı iradelerini ortaya koydu. Bütün harp tarihi göstermiştir ki, bir halkın iradesini yok edemezseniz savaşı kaybettiniz demektir. Filistin halkının direnme iradesi, Gazze'ye karşı işgal girişimini yok edecek güçte, elhamdülillah. Nice azların yazdığı hikayeyi bu yaşlı dünya çok şahit oldu.