Yıl 1992. Aylardan şubat. Günlerden 25’ten 26’ya geçen gece. Bu tarih çağımızın insan hak ve özgürlükleri kavramında manidardır. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ vilayetinin Hocalı kentinde o gün o gece insanlık suçu işlendi. Kayıtları belgeleri olan insanlık suçu.
Hocalı müslüman-türk kentidir. Bu kentte hiç ermeni yaşamadı. Amma önemli kent idi. Stratejik anlamı var idi. Ve ermeniler bunun farkındaydı.
Havalimanı olan bir kentin zalimlikle gerçekleşen katliamını ermeniler tek başına yapmadı.
O dönemde halen Azerbaycan arazilerinde bulunan son Rus alaylarından olan 366’ncı alay bu katliamda ermenileri ciddi anlamda destekledi.
Ermenilerin tarih algısını bildiğimizden neden onlar tarihte böyle bir olayda iz belli ettiler sorusu hep düşündürücüdür. Çünkü ermeniler kendileri hep mazlum hep başkaları tarafınca hakları yenilen bir imaja tutunmayı severler. Oysa Hocalı olayı tarihte hep ermenilerin zalimliğine şahit olmuş bir takım hadiselerin gerçeklik payını defalarca artırmış oldu.
Ermeni ordusu Rus ordusuyla birlikte bu vahşetin duyulmasını insanların korkarak Karabağ’ın köy ve kentlerinden kaçmaları için planlanmıştı.
Sovyetin son notası rus askeri ile Karabağ’ın işgalinde yazılıyordu.
***
Karabağ’ın ahalisi hıristiyan ermenilerden ve müslüman türklerden oluşmaktadır.
Ermenilerin Karabağ Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesi ise çok uzak bir tarihte gerçekleşmedi. 19’uncu yüzyıl ermenilerin Azerbaycan Karabağ topraklarına yerleştirilmesine tarih safhaları şahitlik ediyor.
Her ne kadar da ermeniler bunu kabullenmeseler de Sovyetler döneminde ermenilerin Karabağ’a göçlerinin 150 yıllığı bayağı sevinçler içerisinde bayram edilmişti. Bunlar sadece laf degil. Bunlar gerçek belgeler ve görüntülerle tespit edilmiş hakikattır.
Tabii ki bunları yazarken bilinen gerçekleri hatırlatmak değildir amacım. Bundan sonra nasıl yol haritası çizilecek nasıl bu yara kapanacak sorusuna ışık tutmaktır amacım.
Azerbaycan’da Karabağ’la ilgili 20’nci yüzyılda bir kaç defa ermeni -Müslüman kavgası gerçekleşmiştir. 1905-1906 yıllarında da ciddi savaş sözkonusu oldu. Ama yıllar sonra o olaylar tarihte edebiyatta da yaşadı hem de kışkırtıcı üslupla değil yatıştırıcı barışa kapı açan tarzda yaşadı.
Ama tek taraflı aşk olmuyor demekki. Ermenistan’ın ve türk müslüman düşmanlığından nemalanan Ermenistan’a destek veren daha başkalarının Batının Hıristiyan tarafdaşlıgı yapan alemin rolü bitmeden bu sorunu çözmek pek mümkün gözükmüyor galiba. Ermenistan diasporası halen asırlık kindaşlıkla türklere yönelik propagandasını durdurmaya pek niyetli değil. Halen kini tetikleyen aydınların yazıları eserleri alkış almakta Ermenistan’da.
Halen nefreti görev edinmiş yazarı vardır Ermenistan’ın. Zoriy Balayan. Büyük Ermenistan hayalini kuran ve bunun için pek çok eser yazan ve ermeni halkının çok sevdiği birisi.
Balayan’ın Hocalı’daki vahşeti itiraf eden sadece itiraf değil bundan onur hissini yaşadığını dile getiren bir eseri vardır. “Ruhumuzun Canlandırılması” adında. Bu eserini Balayan 1996 yılında kitap halinde yayınlatıyor. Kitabın 260-262’nci sayfasında Balayan şöyle yazıyor;
“Biz Haçaturla ele geçirdiğimiz haneye girerken askerimiz 13 yaşlı bir türk çocuğunu pencereye çivilemişti. Türk çocuğu bağırmasın diye Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü çocuğun ağzına tıkadı. Daha sonra bu çocuğun başından göğsünden ve karnından derisini soydum. Saate baktım türk çocuğu 7 dakika sonra kan kaybederek öldü.
Ruhum halkımın yüzde birinin bile olsa intikamını aldığı için mutluluktan onurlanıyordu.
Haçatur daha sonra ölmüş türk çocuğunun cesedini parça-parça doğradı.. Aynı şeyi daha 3 türk çocuğuna yaptık. Ben bir ermeni vatansever olarak borcumu ödedim”.
Bu sözde aydın olan Zori Balayan’ın kitabından alınan fikirler bile Hocalı’da yapılanların içeriğini tam anlamıyla ortaya koyuyor. Bu kitabın türkçe yayınlanması bile isabetli olurdu. Gerçekleri arayan aydınların araştırmacıların elinde ciddi kaynak oluşturması için.
Bu ciddi yaralar varken bu yaraları Azerbaycan topraklarının işgali gibi ciddi argüman takip ediyorsa Rusya yeniden ve ısrarla bu durumun devamından yana rolünden vazgeçmiyorsa İran müslüman kardeşliği sloganı atıp aslında Ermenistan’a ciddi anlamda desteğini sürdürüyorsa AGİT MİNSK grubu sadece Azerbaycan’ı oyalıyorsa ve nihayet Türkiye’nin inisiyatif almasına engeller yaratılıyorsa Güney Kafkasya’ya barış nasıl ve ne zaman gelecektir. Bu bölgeye huzur sadece adil kararlar uygulandığında gelecektir. Adaletin olmadığı yerden ne o bölgenin insanına ne de bu bölgeyi kullanmak isteyene hayır gelmez.
Unutmayalım ki adaletsizlikler toplumları ciddi adımlara iter. Bu adımlar bazen hayra bazen ise hiç hayra olmaz. Allah bizi şerden korusun.