Kur'an, İblis'in ağzından insanlığa yönelik şu korkunç tehdidi aktarıyor: "Onlara emredeceğim ve onlar da Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Nitekim dünya kurulduğundan beri insanlığı maddi ve manevi anlamda yaratılış çizgisinden saptırıcı hareketler her zaman var olagelmiştir.
Edebi eserlerde, tarih kaynaklarında, seyahatnamelerde örnekleri çoktur. Her dönemin şairleri, yazarları, seyyahları yaşadıkları zamanın bireysel ve sosyal hayatının raydan çıkmasından şikâyet etmişlerdir. Böyle bir şey görülmüş, yaşanmış değildir diye yakınmışlardır. Tarihçilik, seyyahlık, özellikle edebiyat biraz da mübalağa demektir kuşkusuz. Ama şunu da anlıyoruz ki İblis, bu tehdidini gerçekleştirmekten hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Her dönem, insanı öz doğasına yerleştirilmiş fıtratının çizgisinden çıkmaya zorlamıştır. Nitekim yaşadığımız çağı etkileyen bazı akımların başlangıç noktası ile sonunda gelip demir attıkları limanı göz önünde bulundurduğumuz zaman bu tehdidin bugün de sürdürdüğünü görüyoruz.
Görmüşsünüzdür; düzmece evrim teorisine göre insanın dört ayak üzerinde duran kuyruklu bir maymun halinden bugünkü iki ayak üzerinde dik duran kuyruksuz modern insan haline (güya) evrilişini aşama aşama temsil eden bir resim var.
Geçenlerde Batı basınında dünyadaki sol hareketin evrimini anlatan bir karikatür gördüm. Bu resme benzetmişler. 1917'de dünyayı sarsan proletarya devrimiyle başlayan ve en son 2022 tarihine gelince marjinal cinsel sapkın bir grubun haklarını savunmaya evrilen anlı şanlı devrimci hareketi anlatıyor. İlk aşamada elinde çekiciyle görülen pos bıyıklı, haşin, sınıf bilincine ulaşmış, gözlerini ufuklara dikmiş devrimci işçi son aşamada huşunetinden eser kalmamış çıtkırıldım bir "birey"e evrilmiş halde gösterilmiş. Bir yüz yıl kadar dünyayı hallaç pamuğu gibi savurmuş devrimci solun hali pürmelali bundan daha güzel anlatılamazdı. Nereden nereye diyor insan.
Kemalist rejim tarafından ezilen, dilleri, kimlikleri, gelenekleri inkâr edilen, asimile olmaları için her türlü baskıya maruz bırakılan Kürtlerin haklarını savunmakla (!), mağduriyetlerini kullanmakla işe başlayıp bunun için binlerce insanın kanına, yine binlerce ailenin dağılmasına, köylerin, şehirlerin viran olmasına mal olduktan sonra en son gelip anlı şanlı sol hareket gibi marjinal grubun haklarını savunmaya evrilen "devrimci Kürt hareketi"ni siz de gözlemliyorsunuzdur. Zamanın Dahhak'ının tepesine indirmek üzere havaya kaldırdığı balyozuyla demirci Kawa'nın (sözde) izleyicileri, sonunda "Nermoke" (Kürtçe bilenlere sorabilirsiniz) bireyler olup çıkmışlar.
Bundan daha elem verici olanı ise İslam dünyasına yönelik emperyalist saldırılara karşı bir savunma refleksi olarak ortaya çıkmış, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyayı İslam devriminin ayak sesleriyle titreten eski İslamcılardan bazı mahalle kaçkınlarının da bu noktaya doğru evrilmiş olmalarıdır. İslamcılığı, Şeriat devletini, İslam devrimini bir kenara bırakıp sapkınları mazur gösterme egzersizleri yapıyorlar son günlerde.
Milletin onurunu, özgürlüğünü, kurtuluşunu kendine dayanak yapıp eninde sonunda milletin çiğnenmedik değerini, onurunu, özgürlüğünü bırakmayan Kemalist zihniyet ise bütün bu sapkınlıkların ana rahmi gibidir. Milleti kurtarmakla övünen bu zihniyet son aşamada milletin kökünü kurutmayı hedefleyen sapkın akımların destekçisi olduğunu alenen göstermekten çekinmiyor.
Düne kadar yaşadıkları ülkelerde baskı gören mağdur insanlara, siyahlara, azınlıklara, mesela Türkiye'den Kürtlere, Alevilere sığınma hakkı veren Batı medeniyeti de artık bu kesimlerin önüne demir sınırlarla set çekmiş bulunuyor ve sadece söz konusu sapkın gruplara sığınma hakkı vermeye evrilmiş bulunuyor.
İnsanlığı doğasına aykırı bir çizgiye doğru evirmeye ant içmiş İblis hiç boş durmuyor.
Yazının başında İblis'in tehdidini gördük. Fakat Kur'an İblis'in şu itirafını da bize aktarıyor: "Senin, öz yaratılışın temelini oluşturan fıtrat çizgisine sıkı sıkıya sarılan (seçkin) kulların hariç."