Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savaştan kaçan mazlum ve mağdur Suriye halkına kapılarını kapatan, sınırlarda işkence yapan Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptığı görüşme tutanaklarının basına sızdırılmasıyla ilgili olarak, “Utanç belgesi değil ibra belgesi olduğunu” söyledi.
Elhak doğrudur! Türkiye, başta Batı olmak üzere mülteciler mevzuunda insanlığın düştüğü ayıptan berîdir! Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan şahsında Suriye ve dünyanın herhangi bir yerindeki mazlumlar için güvenilecek, sığınılacak bir liman olmuştur.
Aynı toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya beşten büyüktür” diye rest çektiği Birleşmiş Milletler’e ve “insanlığı” kimseye bırakmayan Batı’ya da son ikâzını yaptı: “Bize bir kereliğine vereceğiniz 3 milyar avro bütçemize değildir. Mültecileredir. Bu olaylar devam ettiği sürece devamı gerekir. Aksi takdirde, biz şimdiye kadar sizden para gelecek diye para harcamadık. O bizim misafirperverliğimiz gereğiydi. Biz bunlarla yıkılmadık, yıkılmayız, bundan sonra da yapmaya devam ederiz. Bizim özelliğimiz bu. Edirne’den insanları otobüslere bindirdik, tekrar geri çevirdik. Ama bir olur iki olur, sonra kusura bakmayın kapıları açarız, sonra hayırlı yolculuklar dileriz. Kusura bakmayın. Bu göç akımının en büyük sebebi, Rusya’nın başlattığı ve Esed rejiminin sürdürdüğü sivillere yönelik saldırılardır. Buna karşın BMGK’nın ülkemize kapılarınızı açın çağrısı samimiyetsizliktir. Ey Birleşmiş Milletler, sen ne işe yarıyorsun? Şu ana kadar 10 milyar dolara yakın para harcamış Türkiye’ye karşın sen ne kadar yardım yaptın? 455 milyon dolar...”
Yürüyen merdivene ters binmekle meşhur olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizleri yine şaşırtmadı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın mezkûr sözlerini ters anlayıp, “Düne kadar bizi suçluyorlardı. ‘CHP Suriyelileri istemiyor’ diye. ‘Suriye’de barışı huzuru sağladıktan sonra onları kendi ülkelerine göndereceğiz’ dedik. Şimdi ne diyorlar; ‘Otobüslere bindirip göndereceğiz’ diyorlar. Dün ne diyorlardı bugün ne diyorlar. 180 derece insan döner mi?” demiş. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını birinci sayfadan manşet içinde “CHP liderinden sert cevap” başlığıyla veren Taraf Gazetesi yazıişleri kadrosu da Kılıçdaroğlu’nu ters anlamada yalnız bırakmamış, yoldaşlık etmiş!
Yahu Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyeli kardeşlerimizi göndermekten bahsetmiyor ki. “Biz şimdiye kadar sizden para gelecek diye para harcamadık. O bizim misafirperverliğimiz gereğiydi. Biz bunlarla yıkılmadık, yıkılmayız, bundan sonra da yapmaya devam ederiz. Bizim özelliğimiz bu” diyen bir Cumhurbaşkanı’nı nasıl olur da “Suriyeli gönderecek” diye suçlayabilirsiniz. İşte kör düşmanlık böyle bir şey.
Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen ama Avrupa’nın “dinini değiştir de gel” dediği Suriyelilere daha fazla engel olamayacaklarını ve sınır kapılarını açacaklarını söylüyor. Gitmek isteyenlere daha fazla “dur” denmeyeceğinden bahsediyor. Anladınız mı Sayın Kılıçdaroğlu! Mevzu bu kadar basit.
Cüzî yardımlar yapıp sonra da “Yardım ediyormuş gibi çek panpa” pozları veren insani değer pazarlamacısı Batı’ya “Biz enayi değiliz” diyor ama üzerine alınan Kılıçdaroğlu oluyor!
İyi okuyunuz Kılıçdaroğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Anne Brasseur’un ne diyor: “Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan gelen yaklaşık iki milyon mülteciyi ağırlayarak gösterdiği cömertlik, diğer Avrupa ülkelerini utanç içinde bırakmıştır!”
Hamdolsun, utanç içinde olan Batı ve Batıcılar, ibrâ (Ayıptan, utançtan beri) olanlar ise Suriyeli kardeşlerimize yardım eli uzatanlardır.
İnsanlık şahit, tarih şahit: Türkiye bu imtihandan alnının akıyla çıkan tek ülkedir; mazluma mağdura din, dil, ırk ayrımı yapmadan vatan olmuştur, sinesini açıp sığınılacak vicdan olmuştur!