Sürekli düşmanın ne kadar vahşi olduğunu ne kadar insanlık düşmanı olduğunu yazıyoruz, konuşuyoruz. Elbette tarihe not düşmek babından yazıp konuşmak gerekiyor. Lâkin bir aşamadan sonra sözün bir mânâsı kalmıyor, caydırıcı olmuyor. "Bunlar konuşmaktan başka bir şey yapamıyor" diyen düşman zulmünü arttırıyor.
Düşman, üzerimizde taşıdığımız haberleşme araçlarını bile silaha dönüştürebiliyor. Geçen ay Lübnan'da patlatılan çağrı ve telsiz cihazlarına şahitlik ettik. Bu patlamalarda 37 kişi öldü, binlerce insan ise yaralandı. Bu cihazların nasıl birer patlayıcıya dönüştürüldüğü hususunda çeşitli rivayetler var. Yalnız henüz kesin bir cevabı yok.
Düşman savaşın ateşini harladıkça harlıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında yaptığı konuşmada bu hususa dikkat çekti. Başkan Erdoğan mezkûr konuşmasında şunları söyledi: "Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı Siyonist severlerin, gönüllü veya paralı Siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur."
Başkan Erdoğan'ın bu sözlerine CHP ve türevleri tepki gösterdi. İsrail böyle bir şey yeltenirse hadlerini bildirirlermiş ama böyle bir tehlike yokmuş!
CHP ve türevlerinin bu minvaldeki sözlerine gülüyorum. Ne yapacaksınız, şayet İsrail Türkiye'ye saldırırsa üç harfli marketlerden drone alıp üzerine de bomba bağlayıp düşmanın üzerine mi yollayacaksınız?
Hatırlıyorsunuz değil mi, Bayraktar ailesi İnsansız Hava Araçları üretmeye başladığında mâlûm güruh "Ne var canım, aynısı marketlerde satılıyor" demişti. Televizyon kanallarında alay etmişlerdi.
Bayraktar ailesinin günahı büyüktü! Sadece İHA, SİHA vb. araçlar üretmekle kalmayıp bir de gençlerimizi teknolojiye yöneltecek faaliyetler içerisindeydiler. Bu faaliyetlerin başında da TEKNOFEST geliyor. Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali olan TEKNOFEST'in neden rahatsızlık oluşturduğunu Selçuk Bayraktar'ın verdiği şu rakamlardan anlayabilirsiniz: "2018'den bu yana 27 farklı şehirde teknoloji yarışmaları düzenledik. 81 ilimizden 120 ülkeden katılımcılar oldu. Binlerce proje ürettik. Şimdiye kadar TEKNOFEST'ten çıkan 150 girişim teknoloji şirketi kurdu. Aralarında 21 ülkeye ihracat yapan da var, milyonlarca liralık yatırım alan da..."
Selçuk Bayraktar bu rakamları iki gün önce Adana'da başlayan TEKNOFEST'in açılışında verdi. 10'uncusu düzenlenen TEKNOFEST'in ana teması yapay zeka. Nükleer Enerji Teknolojileri, Kuantum Hackathon, Finansal Teknolojiler, Büyük Dil Modelleri, Hava Savunma Sistemleri ve Blokzincir gibi alanlarda yarışmaların düzenlendiği TEKNOFEST'e bu yıl başvuru sayısı 1,6 milyon kişi. Muazzam bir rakam. Boş lakırdı değil rakamlar konuşuyor!
Selçuk Bayraktar konuşmasında teknolojinin canavarca kullanıldığına dikkat çekti ve buna dur diyecek hareketin de TEKNOFEST hareketi olacağını vurguladı. Bayraktar milyonlarca gençle birlikte dünyaya şu müjdeyi verdi: "Yapay zeka da insanlık için bir kalem. Yapay zeka etik ve ahlaki öğelerle şekillendirilirse insanlık için bir dönüm noktası olabilir. Aksi halde insanlık için karanlık olur. Bu harekete dur diyecek bir hareket var. TEKNOFEST hareketi. Dünyayı değiştirecek projeler bu meydandan çıkacak. Memleketimizin geleceğini ve daha adil bir dünyayı burada inşa edeceğiz."
Evet, birileri var, teknolojiyi iyinin, doğrunun ve güzelin emrine vermek için canla başla çabalayanlar...
Evet, birileri var, sözü ve yazıyı tesirli kılmaya çalışanlar...