Sözün bittiği yeri çoktan geçtik, bundan sonrası ancak ve ancak en güçlü şekilde İsrail'in anladığı yöntemle karşılık vermek. Lakin bunun yapabilmenin de çok uzağındayız.
Soykırım yapanın diplomasiyle, müzakereyle ikna edilebileceğini düşünmek zaten ahmaklık. Tüm bu "mış gibi" yapmalar ABD eliyle İsrail'e kazandırılan zaman. Bu zaman zarfında ne mi oluyor? ABD siyasetini yakından takip edenler diyor ki, Biden kadar olmasa da Haris 'de İsrail lobisine kızdıracak hiçbir şey yapmayacaktır. Çünkü IPAC zaten cepte olan Cumhuriyetçi senatörlerden çok demokratlara yatırım yaptı.
Yani ABD İsrail'in soykırımına ortak olmaya devam edecek. İngiltere silah yardımına kısmi bir kısıtlama getirdi diye İşçi Partisi'nin sokak gösterileriyle terbiye etmeye çalıştılar. Almanya ise konuşmaya bile gerek var mı bilmiyorum, vatandaşından "dayanışma vergisi" adı altında aldığı paraları İsrail'e gönderdiği müddetçe varlığına onay verilmiş bir ülke.
Ya "İslam ülkeleri". Böyle bir şey var mı hakikaten? Ya da şöyle soralım, olsa, Filistin bu halde olur muydu?
Tüm bu yaşananlar, insana acaba silkinip ayağa kalkmak için daha ne olması lazım? Kaç bin bebek daha bombalarla vücutları parçalanarak öldürülünce İsrail'i durdurmak için askeri bir ittifak oluşturulur diye sorduruyor.
İsrail, işgal ve katliamı daha ne kadar derinleştirirse uluslararası toplum, "bu kadar da değil, yeter artık" der?
Kaç gazeteci, kaç insanı yardım gönüllüsü keskin nişancılar tarafından katledilirse ota, b.ka ortalığı ayağa kaldıran kurumlar avazları çıktığı kadar bağırır?
Allah ümitsizliği yasaklamış, yoksa!
Öyle rezil, öyle zelil bir haldeyiz işte.
Yapabiliyorlar çünkü Siyonizm denilen ideoloji bir kötülük şebekesi olarak güçle, şantajla, parayla, en etkili kurumları, şirketleri yöneterek, üniversitelerin, medya organlarının yönetiminde söz sahibi olarak dünyanı esir almış durumda. ABD destekleyerek, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler de sessiz kalarak bu soykırıma geçit veriyor.
ABD Ayşenur'un katillerinden hesap soracak mı?
Ayşenur Ezgi Eygi, Filistin'de Nablus yakınlarındaki Beita kasabasında "yerleşimci" denilen Yahudi işgalcilere karşı Filistinli çiftçilerin düzenlediği protestoda İsrail askeri bir keskin nişancı tarafından başından vurularak öldürüldü.
Bu yerleşimlerin hukuksuz olduğu BM tarafından sabit görülmüş. ABD bile İsrail'in yeni yerleşim yeri açmasına güya rıza göstermiyor. Ama İsrail'in, "ileri karakol" adı verilen öncü yerleşimler kurarak buralara Filistinli bebeklerin dahi öldürülmesi gerektiğine inanan aşırı radikal Yahudileri yerleştirdiğini ve bu şekilde Filistin köylerini boşaltma stratejisi izlediğini biliyoruz.
TRT'nin ön gösterimini yaptığı Kutsal İşgal adlı belgesel bunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
İşgalci İsrail tarafından, Filistin topraklarında, silahsız şekilde yapılan bir protesto sırasında, uzaktan başından hedef alınarak öldürüldü Ayşenur. Washington Üniversitesi'nden kefiyesiyle mezun olmuştu. Daha 26 yaşında olmasına rağmen Myanmar'da zulüm gören Arakanlılara yardıma koşmuş, göçmenler için İtalya'ya gitmişti. Yine İsrail işgaline karşı mücadele eden ve üzerine sürülen İsrail ordusuna ait bir buldozerin altında can veren 23 yaşındaki Rachel Corrie gibi Ayşenur da Uluslararası Dayanışma hareketi (ISM) gönüllülerinden biriydi.
Peki sizce ne oldu? Washington Üniversitesi yetkilileri, psikoloji ve Doğu dillerinde çift ana dal yapan ve İsrailli keskin nişancılar tarafından silahsız olduğu halde uzaktan hedef alınarak başından vurularak öldürülen öğrencileri için nasıl bir açıklama yaptı?
"Çok değerli bir öğrencimiz hayatını kaybetti." İsrail'e tek kelime yok, neredeyse Ayşenur'u suçlu çıkartan bir mesaj.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü "Batı Şeria'da ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi'nin trajik ölümünden derin rahatsızlık duyuyoruz. Kalplerimiz ailesiyle ve sevdikleriyle birlikte." açıklaması yaptı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü de benzer şekilde İsrail'i hiç incitmeden sanki Ayşenur bir kazaya kurban gitmişçesine konuştu. Ayşenur neden ölmüş, nasıl ölmüş, ne için oradaymış...? Bunların hiçbiri yoktu açıklamalarında.
Yaklaşık bir ay önce Gazze'de ölü bulunan 6 esirden biri olan ABD vatandaşı İsrailli hakkında yaptıkları açıklamalar ise çok farklıydı. Biden ve Haris "Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar ABD vatandaşlarının güvenliğinden daha yüksek bir önceliğimiz olamaz" diyordu.
Demek ki İsrail katlettiği Amerikalılar çok da umurlarında değil.
Uluslararası Dayanışma Hareketi'nin (ISM) kurucularından Neta Golan, "İsrail, Gazze'de ve Batı Şeria'da soykırım yapıyor. Bunu tüm dünyanın işbirliği ve sessizliği sayesinde başarabiliyor" diyor.
Sonuna kadar haklı. Bu soykırımda artık tek suçlu İsrail değil. İşbirliği ve sessizliği ile destek veren herkes soykırım suçlusu.