Korona kasıp kavurmayı sürdürüyor; apansız bastırdı, amansızca çanımıza ot tıkadı! Ne zaman bitecek, ne zaman eski yaşantımıza dönebileceğiz sorularıyla boğuşuyoruz, gün yirmi dört saat!
Bu arada, sokağa çıkamamanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz. Dışarıda yağmur yağıyor, rüzgardan ağaçlar iki büklüm. Böyle bir günde para versen sokağa çıkmazdım... Ama çıkıp çıkmama tercihi benimdi. Sırılsıklam ıslanıp ıslanmamak, rüzgarın tokadıyla oraya buraya savrulup savrulmamak tümüyle benim tercihimdi. Şimdiyse devletin! Bana çıkamazsın evinden dedi. Doğrusunu da yaptı elbet. Ama özgürlüğümüz kısıtlandı ya; işte bizi çıldırtan o! Mahpus damına tıkıldık sanki. En kötüsü, havalandırmaya çıkmak da yok! Tıkıldın bir mekana, seyret duvarları gün boyu.
Korona öncesi günlerin özlemiyle yanıp tutuşuyoruz!
Ama bu günler geçecek elbet.
Geçtikten sonra ne yapacağımız çok önemli ama... Çoookk!!
Gene birbirimize ters ters bakarak geçip gidecek miyiz? Yoksa gülümseyerek selamlayacak mıyız sokakta gördüğümüzü... Tanımasak bile. Günaydın, iyi günler, güle güle... Dilimizden eksik olmayı sürdürecek mi gene? Yaşlı birinin koluna girip karşıdan karşıya geçmesine yardım edecek miyiz, yoksa bana ne be deyip yolumuza devam mı edeceğiz? Arabaya binen yaşlı hanımefendinin kapısını tutacak mıyız? Yoksa omuz silkip yolumuza devam mı edeceğiz? Alışveriş sırasında itiş kakışa devam mı edeceğiz yoksa saygıyla bizden önce gelenin işini bitirmesini mi bekleyeceğiz?
Merak ediyorum:
Yoksula el vermeyi öğrendik mi acaba? Ya da garibana arka çıkmayı?
Öğrendiysek eğer bir nebze insan olmayı, o zaman bu sınavdan başarıyla çıktık demektir. Yok eğer Korona öncesi bırakıldığımız yerde otlamayı sürdüreceksek, o zaman başımıza her geleni hak ediyoruz arkadaş.
Unutmamak gerek bir musibet bin nasihatten iyidir!
Haydi... Hep birlikte yeniden insan olalım.. Vatandaş olalım... Birbirimize sahip çıkalım... Ne olur!
İnanın biz bize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmaz!! Bizim, bizden başka kimsemiz yok çünkü!