Kötü bir şarkının en iyi tarafı bitecek olmasıdır.
Her sessizlik susmanın eseri değildir. Her susmak da nitelikli bir sessizlik doğurmaz. Ne vadilerimiz kaldı ne de o vadilerde asasıyla dolaşan dervişler. Patikalar kitaplarda olunca çıkıyoruz, tepeler şiirlerde görününce bakıyoruz. Lapa lapa yağsa da geceden söz, sabaha tutmayan kar gibi işte. Oyulmuş taşlara oda, odanın kemiklerine duvar, duvarın ağzına kapı, kapının ayak uçlarına sokak, sokağın sırtında gezenlere ne diyeceğimizi bilmiyoruz.
Bilmediğimizden değil teşhis edemediğimizden olabilir mi?
Organizma benzerliği hücre sayısı sindirim sistemi falan yani diyorum ki iskelet denilen valize kaba eti tıkıştırınca insan mı oluyoruz.
Bazıları dünyanın çayırına, bazıları betonuna, bazıları suyuna, bazılarıysa boşluğuna gelir. Boşluğuna gelenleri boşluğa bırakmanın zamanı gelmiştir bence.
Esenyurt'taki salyalı kurtları gördüm, iki üç dört topak kirli et. Midemizi ayaklandıran dörtlü leş paket. Kim bilir hangi mafya dizisinin gübreden replikleriyle motive oldular. Ekmeğinin derdinde bir gencin kafasına nasıl sıktıklarını tiktok denilen sosyal tuvalette nasıl anlatacaklarının derdine nasıl düştüler kim bilir. İşte iskelet valizine kaba et olarak tıkıştırılmış organizmalar bunlardır. Şimdi bu ölen gençlerin annesi babası ne istiyorsa aynısından istemektir adalet. İdam!! İpini bile kirletecek de olsalar idamdan başkası bunlara lütuftur.
Acıyı, başkasının kalbine ekmek banarak tadamazsınız. Acıyı, kendi kabınızdan tatmayı deneyin. Bir sabaha uyanamamış o gencin annesi olduğunuzu düşünün mesela.
Ya da dükkanı kapatıp eve dönmesini beklediğiniz o evladın babası olduğunuzu düşünün. Suçu neydi diye kendini parçalayan kardeşi olun mesela!
Her ev bir gün cenaze evi olacaktır evet ama böylesine kahpece, şerefsizce bir ayrılık, nasıl yok edildiğine parçalanmaktan; yokluğuna ağlamaya izin vermiyor işte!
İnsan, kendinin suç aletidir.
O aleti ne kadar iyi kullandığınızı başka masumlarda deneyeceksiniz, tenha bir yerde kendinizin işini bitirin bence...