*Erzurum'dan Sabahaddin Yıldırım diyor ki: 'Son zamanlarda bir yapay zekâ lafı ortalıkta.. Anlamaya çalışıyorum.. Ben bir-iki örnek gördüm.. İlginçti. Meselâ, ünlü bir şarkıcının sesini kodlamışlar, yüz hatlarını da aynı şekilde.. Adama bir şarkı okuttular, Cumhuriyet'in 100. Yılı için.. Halbuki o kişi, 25-30 yıl öncelerde ölmüştü.. Hani, o şarkıcının öldüğünü bilmesem gerçek zannedecektim.. Sonra haberlerde, BM Genel Sekreteri Guterres'in yaptığı açıklama dikkatimi çekti..
Guterres, İsrail'in saldırılarında yapay zekâ kullandığına ilişkin haberleri derin endişeyle karşıladığını belirterek, "Yapay zekâ savaş yürütmek için kullanılmamalı." diye konuştu. Konuyu tam anlamamıştım, ama, yine de, Siyonist İsrail çetesinin, 'yapay zekâ'yı sergilediği barbarlıkta nasıl kullandığını tam olarak anlamamıştım.
Sonra sağ olsun, sosyoloji profesörü olduğunu öğrendiğim Ergün Yıldırım hoca konuya açıklık getiren bir yazı yazdı, Star'da, sağ olsun..
Ergün Yıldırım hoca, şöyle yazıyordu:
'İsrail, yapay zekâyı kullanıyor savaşta. Lavender adlı programla yapıyor bunu. İsrail savaş yöneticisi asker, programın kusursuz işlediğini söylüyor. Hata payı yüzde on civarında. (...) Kontrol ediyor, matematikle çalışıyor, bilimsel katlediyor. Hiçbir duyguya kapılmadan tam objektif çalışıyor. Bilimin objektifliğini en mükemmel bir şekilde Gazze'de katliam yaparak gerçekleştiriyor.
Lavender isimli program.., 2.3 milyon kişinin Gazze'de Hamas'la bağlantılı olduğunu söylüyor. 37 bin insanı da "hedef" olarak tanımlıyor. Bütün Hamas üyelerini hedef kapsamına alıyor. Analiz ederek bu tespitlerde bulunuyor.'
--Evet, okuyucunun yazdıkları böyle.. Ekleyelim.. son günlerde dünya medyasına yansıyan bir haberde, cep telefonlarında WhatsApp kullananların isimlerini, üstü kapalı ,şifreli yazılarını, adreslerini ve konumlarını siyonist İsrail çetesinin istihbarat kurumuna veriyor ve onlar da HAMAS'ın elemanlarını nokta atışlarıyla öldürüyormuş..
*Fransa-Paris'ten Nahid Balıkçı diyor ki: 'Afrika ülkelerinden Ruanda'da 13 Nisan 1994'de Hutu'lar ve Tutsi'ler arasında, 800 bin insanın birbirini boğazladığı korkunç boğuşmanın 30. Yıldönümü dolayısıyla Fransa Devlet Başkanı Macron, 30 yıl sonra da olsa, o katliâmda Fransa'nın rolünü zımnen itiraf etti ve 'Fransa durdurabilirdi, ama, o konuda bir irade yoktu..' dedi.. Geçmişte, o büyük boğuşmanın 25. Yıldönümündeki bir yazınızda, aslında Fransa'nın, özellikle de Katolik Kilisesi'nin tahrikleriyle meydana geldiğine dair yapılan yayınlardan bir derleme yaptığınızı hatırladım. O zaman o iddiaları 'acaba..' diyerek şüpheyle karşıladığımı itiraf edeyim. Ama bugün Macron, çok açık konuşmasa da, Fransa'nın, 'isteseydi, o boğuşmayı durdurabileceğini, ama o konuda bir irade ortaya konulamadığını' belirtmiş o
*A. Kuloğlu isimli okuyucu diyor ki: 'İran belli bir dönemden sonra mezhebçi davrandı ve kendi mezhebinin İslam'ın kendisi olduğunu savunuyor' görüşü var..
Pekiyi, başka mezheplerden olanlar da kendilerinin de daha doğru olduğunu savunmuyorlar mı?
*Ahmet isimli okuyucu diyor ki; 'Filanca devlet kurmadı, rejim kurdu..' diyorsunuz.. 'Ha kurdu, ha yıktı, ne fark eder? Bence yıktı ve yerine bir devlet kuramadı, adalet ve yok gelir dağılımı.. Türkiye milli gelir'de dünya ortalamasını altında kaldı.
--Bu okuyucuya belirtelim ki, 'Ha kurmuş, ha yıkmış..' gibi bir yaklaşımla anlatmak istediklerinizle bu yazıda anlatılanlar arasında bir ilgi yok.. Devlet kurmakla rejim veya yönetim sistemi arasındaki farkı fark etmek gerekir.. Kaldı ki , Osmanlı dahi, Selçukoğullarının devamıdır. Selçukoğulları da, kendilerine riayet olunması için Bağdad'daki Halife'den bir menşur alırlardı.. Yani, kafasına esen bir devlet kuramıyordu.. Hz. Peygamber(S)'in rıhletinden sonraki ilk dört Halife evet, 'Hılafet-i kâmile' örnekleri idi.. Ondan sonra ise, darbeciler çıktı ahneye ve kılıçlar çekildi, kılıcı galip gelenler kendilerine zorla itaat ettirdiler.. Konunun aslı bu iken, konuyu hemen bugünkü mevcut ekonomik konulara getirmek bu konunun daha iyi anlaşılmasına yardım etmez..
*Almanya'da Mustafa Güzel mesajında, 'Geçen haftaki Okuyucu Hasbihalinde Amerika ve Avrupa'daki üniversitelerde çocukların kayıtlarının silindiğinden söz ettiniz.. Bu durum Almanya'da daha bir ağır baskı halinde ve özellikle Müslüman çocuklara İsrail aleyhine gösterilere katılmaları halinde kayıtlarının silineceğine dair mesajlar gönderildiğini' belirtiyor.
*New York'tan Tuğba Sarıcalı isimli okuyucu da, Siyonist İsrail rejiminin bütün cinayetlerine ortak olmayı bağışlatmak ve gönül almak istercesine, Biden'ın Amerika'daki Müslüman liderleri Ramazan'ın son günlerinde İftara davet etmesine, Müslüman liderlerin gitmemesi ve giden bazılarının da bir şey yemeden eleştirilerini yapıp çıkmalarını herkes bilsin istiyorum . Burada medya bu konuya çok eğildi, ama Türkiye'de çok yansıtılmadı..' diyor..
--Bu hanım okuyucumuza da teşekkürler..
*