Tamir edilmesi için yeterli para bulunamayınca çürümeye terk edilen eşya muamelesi yapılır mı bir insana! Hurdacının Hayatı, sosyal adaletsizlik temasını olabilecek en yalın ve sakin tarzda ele alan hiper gerçekçi bir film. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü Gümüş Ayı’yı kazandı, amatör oyuncusu Nazif Mujiç’e de En İyi Erkek Oyuncu Gümüş Ayı Ödülü getirdi.
Tarafsız Bölge adlı filmiyle Yabancı Dilde En İyi Film Oscarı alan Boşnak yönetmen Danis Tanoviç, Hurdacının Hayatı’nda bizi bir canın değerini ölçmenin vahşetiyle yüzleştiriyor. Asıl adı Bir Hurdacının Hayatından Bir Bölüm olan filmde, Saraybosna kırsalında yaşayan, yoksul ve sosyal güvenceden yoksun olduğu için ayrımcılığa uğrayan bir Roman ailesi, yaşadığı trajediyi yeniden canlandırıyor. Tanoviç, gazeteden okuduğu bir olay üzerine aileyle konuşup dokuz günde çektiği ve sadece 30 bin dolara mal ettiği filmine ‘reenact gerilla’ tarzını yakıştırıyor. İki çocuk annesi Senada Alimanoviç, düşük yapıyor, kanaması durmuyor. Acil ameliyat olması gerekiyor. Hurdacılık yapan kocası Nazif Mujiç ile birlikte hastane kapılarından geri çevriliyorlar; paraları ve sosyal güvenlik kartları bulunmadığı için, “Paran yoksa ölümü bekle” deniyor. Kendisini yok sayan sisteme direnebildiğince direniyor, sükunetini ve gururunu koruyarak...
SANATI AŞAN METAFOR!
Tanoviç, hem kış soğuğunu hem kalp soğuğunu bize hissettiriyor. Ama kamerasını dinginlikle kullanıp karakterlerle aramızdaki mesafeyi koruyor, filmin tonunu Senada ile Nazif’in hali tavrı belirliyor. Onlar için beklenmedik bir durum değil böyle hiçe sayılmak... Senada ya da bir başka insan, ekonomik ve bürokratik açılardan ‘vazgeçilebilir bir birim’ sadece. Nazif’in hurdacı olmasıyla sistemin Senada’yı ‘hurdaya çıkarılabilir’ bir eşya gibi görmesi tüyler ürpertici tesadüf sadece; hayatın sanatı aştığı bir metafor! Sadece bir film izlemeyeceksiniz, özgün adındaki gibi bir hayat kesitine de tanıklık edeceksiniz.