Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı üzerinde, Adalet Bakanlığı çok uzun zamandır ve derinlemesine tetkikler yaparak çalışmaktaydı. Geniş toplum kesimleriyle görüşmeler yapıldı. Pek çok STK ile toplantılar yapıldı, sendikalarla görüşüldü, siyasi partilerin önerileri dinlendi.
Basın mensuplarıyla da kademeli olarak görüşmeler yapıldı. Açıklanan eylem planında yer alan başlıkların bu toplantılarda çok detaylı şekilde konuşulduğunu kendimin de katıldığı birkaç toplantıdan bizzat biliyorum.
Şunu da ifade etmeliyim, eylem planı hazırlanırken yapılan çalışmada her türlü fikri-ideolojik ajandaya sahip kesimlerle görüşmekten çekinilmedi. Avrupa Birliği'nin kritik ettiği konuların da üzerinde duruldu.
Referans maddelerinin yanında, vatandaşı doğrudan adliye ile münasebetinde yaşadığı pratik sorunlardan tutun da hukuk insanlarının insan hakları nosyonu hususunda daha hassas ve donanımlı hale getirilmesi gibi hukuk sisteminin orta ve uzun vadede kalitesini artıracak maddelere kadar çok geniş bir çerçeve içinde ele alındı eylem planı. Hukuk fakültelerinin 5 yıla çıkartılması, fakülte taban puanın 120 binden 100 bine çekilmesi, hakim ve savcılara Anayasa Mahkemesi'nde staj imkanı gibi bu kapsamda değerlendirilebilir.
En fazla hak kayıplarının yaşandığı alan yargılamaların çok uzun sürmesi... Geç gelen adalet adalet değildir lafı boşuna söylenmemiş. Yargılama süreleri, arabuluculuk kurumunun devreye girmesiyle birlikte eskiye oranla farkedilir seviyede azalmış olsa da hala vatandaşı hakkını mahkemede aramaktan imtina ettirecek denli uzun. Şikayetinizin davaya dönüşmesi, mahkemelerin nihayetlenmesi apayrı çileden çıkartıcı süreçler.
Basına yansıyanlar daha ziyade siyasi davalar oluyor. Ancak iş yükünden dolayı asıl uzayan davalar ağır cezalarda değil de asliye ya da sulh mahkemelerinde görülen davalar.
Bizzat yaşadığım için biliyorum, hiçbir çetrefilli tarafı olmayan, çerçevesi belli bir davanın sonuçlanması için 3 yıldır bekliyoruz.
6 ay arayla verilen mahkeme günlerinden sonuncusuna gittiğimizde mahkeme başkanının izinli olduğunu öğrendik. Dilekçe yazmamız istendi ve bize yeni mahkeme tarihi verileceği söylendi. Eylül'den beri bekliyoruz.
Bu bıktırıcı süreler, vatandaşın adliyeleri hak arama kapısı olarak görmesine mani oluyor. Haksızlığa uğradığını düşünen insanın bunun telafi edileceğine inancının kalmaması ise toplumsal bir maliyete dönüşüyor.
Bu yüzden gerekçeli kararın 30 gün içinde yazılması şartı, idareye yapılan başvuruların cevaplama süresinin 30'a çekilmesi gibi süre tahditlerinin getirilmesi, bundan sonra hakim izinliymiş, hakim hastaymış gibi mazeretlerin vatandaşın aleyhine bir sürece dönüşmeyecek olması ve süreci hızlandıracak dijital alt yapının güçlendirilmesi çok önemli bence.
Anayasa Mahkemesi ve ilk mahkemeler arasındaki farklı tutumun sıkça kamuoyuna yansıdığı malum. Bana rağmen AYM'ye bireysel başvuru hakkının daha da kolaylaştırılması, "İnsan Hakları Eylem Planı'nda her şey var ama yargının siyasallaşmasına dair bir önlem yok" zırvalaması yapanların gözünden kaçmış olacak.
Farklı dine mensup vatandaşların da kendi dini bayramlarında kamudan izinli sayılması, ifade vermek için mesai saati dışında gözaltına alma, otelde gece yarısı gözaltı gibi uygulamalara son verilmesi, işkence iddialarıyla ilgili disiplin soruşturmalarında zaman aşımının kaldırılması, eşe karşı işlenen suçlarda öngörülen ağırlaştırıcı sebebin boşanmış eşi de kapsayacak olması, ağır hasta, yaşlı veya engelli hükümlülerin cezalarının konutlarında infazı, yaş veya sağlık sebebiyle hayatını tek başına idame ettiremeyen hükümlülere denetimli serbestlik imkanı getirilmesi gibi pek çok başlıkta iyileştirme içeriyor İnsan Hakları Eylem Planı.
Ve yeni anayasa için de iyi çalışılmış bir altlık olma özelliği taşıyor.