İnsaf önemli bir beşeri özelliktir. İnsaflı olmak bir artı değer değil, olmazsa olmaz bir asli değerdir.
İnsafı ilave bir meziyet olmaktan ziyade ahlaki karakterin temel bileşeni olarak görmek gerekir.
Çünkü insaflı olmak akla, mantığa, hakka, adalete, merhamete uygun hareket etmektir.
İnsaf vicdanla, adaletle, merhametle, hakşinaslıkla, mantıklı olmakla alakalı bir kavramdır. İçinde hem aklı hem vicdanı barındırır. İnsafsızlık etmek haksızlık etmek, zulmetmek, haddi ve sınırları aşmaktır.
Siyaset ve devlet adamları sözün şehvetine kapılıp insaf sınırını aşarlarsa haksızlık etmiş, adaletsiz davranmış, haddi aşmış olurlar.
Vicdanın, aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan beyanlar sahibinin inanılırlığını, güvenilirliğini ve ciddiyetini yok ederler.
'Bir şey haddini aşarsa zıddına dönüşür' sözünde olduğu gibi ifrata varan açıklamalar insanlarda daha büyük tepkiye ve tam tersi etkiye sebep olurlar.
ABD'nin, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı antisemitizmle suçlaması böyle bir insafsızlıktır.
Türkiye'deki Yahudilere 'ayıptır' şeklinde tepki vermeye iten bu suçlama insaf sınırlarını aşmış, aklı, mantığı, hakkı, adaleti, vicdanı sarsmıştır.
İslam dünyasında antisemitizmin insanlık suçu olduğunu büyük cesaretle haykıran bir lideri bununla suçlamak akla ve vicdana savaş açmaktır.
İsrail yönetimini veya Siyonist hezeyanları eleştirmek başka bir şeydir, Yahudilere karşı ayrımcılık yapmak başka bir şeydir.
Erdoğan'ın hiçbir zaman Yahudilere yönelik olumsuz bir çıkışı olmamıştır.
İslam'ın temeli ırkçılığa ve bu tür yaklaşımlara mani olur.
ABD yönetiminin İsrail'in cinayetlerini aklama ve perdeleme misyonu üstlenmesi ağır bir yüktür. Bu yükün utancı altına ezilenlerin Türkiye'nin haklı çıkışlarını böyle saçma çıkışlarla perdelemeye çalışmaları daha büyük bir utançtır.
ABD İsrail'in zulmüne ortak olmakla kalmamakta, hakkı ve adaleti savunanlara haksızlık ederek ikinci bir zulüm işlemektedir.
Erdoğan ile Netanyahu'yu benzetmek ise ayrı bir insafsızlık örneğidir.
'İnsaf ya Hu' dedirten bu söylem de haddi aşan büyük bir iftira ve çirkin bir yakıştırmadır.
Filistin ve Gazze davasının dünya üzerindeki bir numaralı savunucusunu Netanyahu'ya benzetmek de akla, mantığa, vicdana, adalete savaş açmaktır.
PKK'lıların söylemleriyle aynı çizgiye düşen böyle bir yakıştırma toplum vicdanında ağır şekilde mahkûm edilecektir.
HDP'lilerin bile saçmalamalarının ötesine geçen bu tür bir hezeyanda bulunan kişinin ne ciddiyeti kalır, ne inandırıcılığı, ne güvenilirliği...
Adalet ve hakkaniyet siyasetin temel mikyası ve hedefidir. Yani hem siyaset bu ölçülerle yapılır hem de siyaset toplamda adalet ve hakkaniyete ulaşmayı amaçlar.
Bir devletin veya bir siyasetçinin gözünü kin ve nefret bürüyerek insafsız saldırılarda bulunmaları öncelikle kendilerini vurur.
Nefret insanın aklını başından alır, kin ve haset insanın vicdanını kurutur, kıskançlık insanı yer bitirir.
Erdoğan'ı içeriden ve dışarıdan hedef alanlar bu saldırılarıyla yalnızca kendilerini küçültmüş oluyorlar.